Aksa Tufanı Operasyonunun Uluslararası Hukuka Uygunluğunun Değerlendirilmesi

9 Ekim 2023

Aksa Tufanı Operasyonunun Uluslararası Hukuka Uygunluğunun Değerlendirilmesi

Ekim 2023'te HAMAS'ın abluka altındaki Gazze'den başlattığı "Aksa Tufanı" Uluslararası hukuka uygundur.

• İsrail'in bölgedeki varlığı uluslararası hukuka göre meşru değildir. Şöyle ki; İsrail ilk göç dalgasından bu yana bölgede sistematik olarak işgal politikası yürütmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 sayılı ve 22 Kasım 1967 tarihli kararında İsrail silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini" karara bağlayarak bölgedeki yayılmanın haksızlığını vurgulamıştır.

BM Genel Kurulu 3236 sayılı ve 22 Kasım 1974 tarihli kararında Filistinlilerin self- determinasyon (kendi kaderini tayin etme), bağımsızlık ve geri dönüş haklarının dokunulmazlığı kesinleştirilmiştir.

BM Güvenli Konseyi'nin 22 Mart 1979 tarihli 446 sayılı ve aynı yöndeki 465 sayılı kararında: 1967'den bu yana işgal altında bulunan Arap toprakları ve Filistin'de yerleşim yerleri inşa etmek için İsrail tarafından atılan adımların yasal geçerliliklerinin bulanmadığına ve Orta Doğu'da kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüme karşı ciddi engel teşkil ettiğine karar vermiş, işgalci güç İsrail'e Harp Zamanı Sivillerin Korunmasın Yönelik Cenevre Sözleşmesi'ne uyma, Kudüs dahil işgal ettiği toprakları ve Filistin'in fiziksel karakterini, demografik niteliğini, kurumsal yapısını ve statüsünü, değiştirmek için aldığı kararları iptal etme çağrısını yenilemiş, İsrail'in haksız yerleşim faaliyetlerini desteklemesini ve yürüttüğü iskan politikalarının endişeyle takip ettiğini belirtmiştir.

İsrail tüm bu kararlara rağmen bölgede hukuka aykırı genişleme ve yerleşim politikaları izlemeye devam etmiştir. Bu kararlar ve uluslararası hukukun temel prensipleri dikkate alındığında, İsrail'in bölgedeki varlığının meşruiyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Filistin halkının temel hak ve hürriyetleri sistematik olarak ihlal edilmektedir. Şöyle ki; Filistinliler güç kullanarak yerlerinden edilmekte ve göçe zorlanmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 194 sayılı ve 11 Aralık 1948 tarihli "evlerine dönmek isteyen Filistinlilerin dönüşlerinin sağlanması, mülkleri zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi" yönündeki kararına rağmen Filistinlilerin mülkiyet ve geri dönüş hakkı ihlal edilmeye devam edilmektedir. Gazze Şeridi 2007'de İsrail tarafından kara, deniz ve havadan abluka altına alınmıştır. İsrail 9 Ekim 2023'te ise "tam abluka" kararı aldığını duyurdu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 3814 sayılı ve 1974 tarihli kararının 2 ve 3/1,c hükmü gereğince abluka, saldırı fiilinin gerçekleştiğine delildir. Saldırı (tecavüz) fiili ise uluslararası hukukun ihlalidir. Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların İsrail tarafından insan haklarına aykırı, temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı ve devamlı saldırı altında bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edilmiş olması insan haklarına alenen aykırıdır.

Harekat sivillere yönelik olmayıp Gazze Şeridi'ndeki katlanılmaz koşullarını iyileştirip bölgeyi daha yaşanılabilir kılmaya yöneliktir. İsrail'in bölgede yıllardır süren uluslararası hukuka aykırı yerleşim politikaları, göçe zorlama ve yerinden etme faaliyetleri, katliamları, abluka içinde ölüme terke ettiği siviller, sivillere yönelik orantısız güç kullanımı bölge halkını savunma operasyonuna mecbur bırakmıştır. Zaten devamlı saldırı altında olan Gazze Şeridi'nde saldırılara karşılık veriliyor olması, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve uluslararası hukuka uygundur.

Aksa Tufanı Operasyonunun Uluslararası Hukuka Uygunluğunun Değerlendirilmesi

Ekim 2023'te HAMAS'ın abluka altındaki Gazze'den başlattığı "Aksa Tufanı" Uluslararası hukuka uygundur.

• İsrail'in bölgedeki varlığı uluslararası hukuka göre meşru değildir. Şöyle ki; İsrail ilk göç dalgasından bu yana bölgede sistematik olarak işgal politikası yürütmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 sayılı ve 22 Kasım 1967 tarihli kararında İsrail silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini" karara bağlayarak bölgedeki yayılmanın haksızlığını vurgulamıştır.

BM Genel Kurulu 3236 sayılı ve 22 Kasım 1974 tarihli kararında Filistinlilerin self- determinasyon (kendi kaderini tayin etme), bağımsızlık ve geri dönüş haklarının dokunulmazlığı kesinleştirilmiştir.

BM Güvenli Konseyi'nin 22 Mart 1979 tarihli 446 sayılı ve aynı yöndeki 465 sayılı kararında: 1967'den bu yana işgal altında bulunan Arap toprakları ve Filistin'de yerleşim yerleri inşa etmek için İsrail tarafından atılan adımların yasal geçerliliklerinin bulanmadığına ve Orta Doğu'da kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüme karşı ciddi engel teşkil ettiğine karar vermiş, işgalci güç İsrail'e Harp Zamanı Sivillerin Korunmasın Yönelik Cenevre Sözleşmesi'ne uyma, Kudüs dahil işgal ettiği toprakları ve Filistin'in fiziksel karakterini, demografik niteliğini, kurumsal yapısını ve statüsünü, değiştirmek için aldığı kararları iptal etme çağrısını yenilemiş, İsrail'in haksız yerleşim faaliyetlerini desteklemesini ve yürüttüğü iskan politikalarının endişeyle takip ettiğini belirtmiştir.

İsrail tüm bu kararlara rağmen bölgede hukuka aykırı genişleme ve yerleşim politikaları izlemeye devam etmiştir. Bu kararlar ve uluslararası hukukun temel prensipleri dikkate alındığında, İsrail'in bölgedeki varlığının meşruiyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Filistin halkının temel hak ve hürriyetleri sistematik olarak ihlal edilmektedir. Şöyle ki; Filistinliler güç kullanarak yerlerinden edilmekte ve göçe zorlanmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 194 sayılı ve 11 Aralık 1948 tarihli "evlerine dönmek isteyen Filistinlilerin dönüşlerinin sağlanması, mülkleri zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi" yönündeki kararına rağmen Filistinlilerin mülkiyet ve geri dönüş hakkı ihlal edilmeye devam edilmektedir. Gazze Şeridi 2007'de İsrail tarafından kara, deniz ve havadan abluka altına alınmıştır. İsrail 9 Ekim 2023'te ise "tam abluka" kararı aldığını duyurdu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 3814 sayılı ve 1974 tarihli kararının 2 ve 3/1,c hükmü gereğince abluka, saldırı fiilinin gerçekleştiğine delildir. Saldırı (tecavüz) fiili ise uluslararası hukukun ihlalidir. Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların İsrail tarafından insan haklarına aykırı, temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı ve devamlı saldırı altında bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edilmiş olması insan haklarına alenen aykırıdır.

Harekat sivillere yönelik olmayıp Gazze Şeridi'ndeki katlanılmaz koşullarını iyileştirip bölgeyi daha yaşanılabilir kılmaya yöneliktir. İsrail'in bölgede yıllardır süren uluslararası hukuka aykırı yerleşim politikaları, göçe zorlama ve yerinden etme faaliyetleri, katliamları, abluka içinde ölüme terke ettiği siviller, sivillere yönelik orantısız güç kullanımı bölge halkını savunma operasyonuna mecbur bırakmıştır. Zaten devamlı saldırı altında olan Gazze Şeridi'nde saldırılara karşılık veriliyor olması, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve uluslararası hukuka uygundur.

Aksa Tufanı Operasyonunun Uluslararası Hukuka Uygunluğunun Değerlendirilmesi

Ekim 2023'te HAMAS'ın abluka altındaki Gazze'den başlattığı "Aksa Tufanı" Uluslararası hukuka uygundur.

• İsrail'in bölgedeki varlığı uluslararası hukuka göre meşru değildir. Şöyle ki; İsrail ilk göç dalgasından bu yana bölgede sistematik olarak işgal politikası yürütmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 sayılı ve 22 Kasım 1967 tarihli kararında İsrail silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini" karara bağlayarak bölgedeki yayılmanın haksızlığını vurgulamıştır.

BM Genel Kurulu 3236 sayılı ve 22 Kasım 1974 tarihli kararında Filistinlilerin self- determinasyon (kendi kaderini tayin etme), bağımsızlık ve geri dönüş haklarının dokunulmazlığı kesinleştirilmiştir.

BM Güvenli Konseyi'nin 22 Mart 1979 tarihli 446 sayılı ve aynı yöndeki 465 sayılı kararında: 1967'den bu yana işgal altında bulunan Arap toprakları ve Filistin'de yerleşim yerleri inşa etmek için İsrail tarafından atılan adımların yasal geçerliliklerinin bulanmadığına ve Orta Doğu'da kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüme karşı ciddi engel teşkil ettiğine karar vermiş, işgalci güç İsrail'e Harp Zamanı Sivillerin Korunmasın Yönelik Cenevre Sözleşmesi'ne uyma, Kudüs dahil işgal ettiği toprakları ve Filistin'in fiziksel karakterini, demografik niteliğini, kurumsal yapısını ve statüsünü, değiştirmek için aldığı kararları iptal etme çağrısını yenilemiş, İsrail'in haksız yerleşim faaliyetlerini desteklemesini ve yürüttüğü iskan politikalarının endişeyle takip ettiğini belirtmiştir.

İsrail tüm bu kararlara rağmen bölgede hukuka aykırı genişleme ve yerleşim politikaları izlemeye devam etmiştir. Bu kararlar ve uluslararası hukukun temel prensipleri dikkate alındığında, İsrail'in bölgedeki varlığının meşruiyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Filistin halkının temel hak ve hürriyetleri sistematik olarak ihlal edilmektedir. Şöyle ki; Filistinliler güç kullanarak yerlerinden edilmekte ve göçe zorlanmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 194 sayılı ve 11 Aralık 1948 tarihli "evlerine dönmek isteyen Filistinlilerin dönüşlerinin sağlanması, mülkleri zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi" yönündeki kararına rağmen Filistinlilerin mülkiyet ve geri dönüş hakkı ihlal edilmeye devam edilmektedir. Gazze Şeridi 2007'de İsrail tarafından kara, deniz ve havadan abluka altına alınmıştır. İsrail 9 Ekim 2023'te ise "tam abluka" kararı aldığını duyurdu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 3814 sayılı ve 1974 tarihli kararının 2 ve 3/1,c hükmü gereğince abluka, saldırı fiilinin gerçekleştiğine delildir. Saldırı (tecavüz) fiili ise uluslararası hukukun ihlalidir. Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların İsrail tarafından insan haklarına aykırı, temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı ve devamlı saldırı altında bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edilmiş olması insan haklarına alenen aykırıdır.

Harekat sivillere yönelik olmayıp Gazze Şeridi'ndeki katlanılmaz koşullarını iyileştirip bölgeyi daha yaşanılabilir kılmaya yöneliktir. İsrail'in bölgede yıllardır süren uluslararası hukuka aykırı yerleşim politikaları, göçe zorlama ve yerinden etme faaliyetleri, katliamları, abluka içinde ölüme terke ettiği siviller, sivillere yönelik orantısız güç kullanımı bölge halkını savunma operasyonuna mecbur bırakmıştır. Zaten devamlı saldırı altında olan Gazze Şeridi'nde saldırılara karşılık veriliyor olması, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve uluslararası hukuka uygundur.

Aksa Tufanı Operasyonunun Uluslararası Hukuka Uygunluğunun Değerlendirilmesi

Ekim 2023'te HAMAS'ın abluka altındaki Gazze'den başlattığı "Aksa Tufanı" Uluslararası hukuka uygundur.

• İsrail'in bölgedeki varlığı uluslararası hukuka göre meşru değildir. Şöyle ki; İsrail ilk göç dalgasından bu yana bölgede sistematik olarak işgal politikası yürütmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 sayılı ve 22 Kasım 1967 tarihli kararında İsrail silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini" karara bağlayarak bölgedeki yayılmanın haksızlığını vurgulamıştır.

BM Genel Kurulu 3236 sayılı ve 22 Kasım 1974 tarihli kararında Filistinlilerin self- determinasyon (kendi kaderini tayin etme), bağımsızlık ve geri dönüş haklarının dokunulmazlığı kesinleştirilmiştir.

BM Güvenli Konseyi'nin 22 Mart 1979 tarihli 446 sayılı ve aynı yöndeki 465 sayılı kararında: 1967'den bu yana işgal altında bulunan Arap toprakları ve Filistin'de yerleşim yerleri inşa etmek için İsrail tarafından atılan adımların yasal geçerliliklerinin bulanmadığına ve Orta Doğu'da kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüme karşı ciddi engel teşkil ettiğine karar vermiş, işgalci güç İsrail'e Harp Zamanı Sivillerin Korunmasın Yönelik Cenevre Sözleşmesi'ne uyma, Kudüs dahil işgal ettiği toprakları ve Filistin'in fiziksel karakterini, demografik niteliğini, kurumsal yapısını ve statüsünü, değiştirmek için aldığı kararları iptal etme çağrısını yenilemiş, İsrail'in haksız yerleşim faaliyetlerini desteklemesini ve yürüttüğü iskan politikalarının endişeyle takip ettiğini belirtmiştir.

İsrail tüm bu kararlara rağmen bölgede hukuka aykırı genişleme ve yerleşim politikaları izlemeye devam etmiştir. Bu kararlar ve uluslararası hukukun temel prensipleri dikkate alındığında, İsrail'in bölgedeki varlığının meşruiyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Filistin halkının temel hak ve hürriyetleri sistematik olarak ihlal edilmektedir. Şöyle ki; Filistinliler güç kullanarak yerlerinden edilmekte ve göçe zorlanmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 194 sayılı ve 11 Aralık 1948 tarihli "evlerine dönmek isteyen Filistinlilerin dönüşlerinin sağlanması, mülkleri zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi" yönündeki kararına rağmen Filistinlilerin mülkiyet ve geri dönüş hakkı ihlal edilmeye devam edilmektedir. Gazze Şeridi 2007'de İsrail tarafından kara, deniz ve havadan abluka altına alınmıştır. İsrail 9 Ekim 2023'te ise "tam abluka" kararı aldığını duyurdu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 3814 sayılı ve 1974 tarihli kararının 2 ve 3/1,c hükmü gereğince abluka, saldırı fiilinin gerçekleştiğine delildir. Saldırı (tecavüz) fiili ise uluslararası hukukun ihlalidir. Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların İsrail tarafından insan haklarına aykırı, temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı ve devamlı saldırı altında bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edilmiş olması insan haklarına alenen aykırıdır.

Harekat sivillere yönelik olmayıp Gazze Şeridi'ndeki katlanılmaz koşullarını iyileştirip bölgeyi daha yaşanılabilir kılmaya yöneliktir. İsrail'in bölgede yıllardır süren uluslararası hukuka aykırı yerleşim politikaları, göçe zorlama ve yerinden etme faaliyetleri, katliamları, abluka içinde ölüme terke ettiği siviller, sivillere yönelik orantısız güç kullanımı bölge halkını savunma operasyonuna mecbur bırakmıştır. Zaten devamlı saldırı altında olan Gazze Şeridi'nde saldırılara karşılık veriliyor olması, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve uluslararası hukuka uygundur.

Bu Sayfada:

Title

Title

Title

#

#Aksa #aksatufanı #Kudüs #Filistin #İsrail #gündem #hamas #keşfet

İlginizi çekebilir

İlginizi çekebilir

İlginizi çekebilir

• Kudüs Çalışma Grubu • Kudüs Çalışma Grubu