İSRAİL’İN GAZZE’DE AÇLIĞI SİLAH OLARAK KULLANMASI: ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRILIK, ETKİLER VE ACİL YÜKÜMLÜLÜKLER
İSRAİL’İN GAZZE’DE AÇLIĞI SİLAH OLARAK KULLANMASI: ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRILIK, ETKİLER VE ACİL YÜKÜMLÜLÜKLER
Abdülkadir Tok



GİRİŞ
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin sistematik ve süregelen biçimde kısıtlanması, açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanıldığına işaret eden birbirini tamamlayan bir politika örüntüsü oluşturmaktadır. Sınır geçişlerindeki kapatma/geciktirme, yakıt akışının kritik eşiklerin altına indirilmesi ve dağıtım altyapısının tahribi; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kitlesel yerinden edilme riskini öngörülebilir biçimde artırmaktadır. Uluslararası insancıl hukuk, sivilleri aç bırakmayı mutlak biçimde yasaklar; Ek Protokol I madde 54 ve Ek Protokol II madde14 hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınmasını men ederken, Roma Statüsü madde 8 sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tipikleştirir. Bu çalışma, Gazze’deki uygulamaları söz konusu normatif çerçeveye göre değerlendirerek askerî gereklilik ve çifte kullanım[1] iddialarını ayrım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleri üzerinden sınamakta; devlet ve bireysel sorumluluk boyutlarında derhal yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri ölçülebilir göstergeler eşliğinde somutlaştırmaktadır.
Açlığın Bilinçli Bir Savaş Yöntemi (Silah) Olarak Kullanımı
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin süregelen ve sistematik biçimde kısıtlanması, ‘açlığın bir savaş yöntemi (silah) olarak’ kullanıldığına işaret eden bir politika bütünlüğü oluşturuyor. Sınır geçişlerinin kapatılması/azami kısıtlanması, yakıtın kota ve geciktirmelerle fiilen yok edilmesi, tarımsal üretim ve dağıtım altyapısının tahribi ve yardım dağıtımına getirilen idari/operasyonel engeller, sivil nüfusu öngörülebilir biçimde açlığa sürüklüyor. Bu uygulamalar, yalnızca geçici güvenlik tedbiri değil, yardım akışını kritik eşiklerin altında tutan, hastane ve su altyapısını felç eden, gıda depoları ve soğuk zinciri işlevsizleştiren bir bütünsel kısıtlama mimarisine dönüşmüştür. Sonuçta ortaya çıkan tablo; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kıtlık riski göstergelerinin eş zamanlı ağırlaştığı, insanların temel ihtiyaçların nispeten ulaşılabildiği alanlara doğru hareket etmeye zorlandığı bir zorlayıcı ortam yaratmaktadır. Böylece siviller hem ölüme terk edilmekte hem de yaşamsal ihtiyaçlara erişimin kasıtlı ve öngörülebilir biçimde imkânsızlaştırılması yoluyla zorunlu göçe mecbur bırakılmaktadır; yani açlık, amaçlı bir baskı ve yerinden etme aracı olarak işlev görmektedir[2].
Gazze’de Uygulama: Ölüm ve Zorunlu Göçe İten Mekanizma
Yakıt ve elektrik akışındaki kesintiler, su arıtma, soğuk zincir ve hastane altyapısını çökertirken, gıda depolarının boşalması ve dağıtımın kesilmesi ‘felaket düzeyinde’ gıda güvensizliğine yol açtı. Bağımsız göstergeler (IPC sınıflandırmaları) özellikle kuzeyde kıtlık riski, çocuklarda akut yetersiz beslenme ve aşırı ölüm oranlarında kritik artışlar kaydetti. Bu tablo, insanların temel ihtiyaçların nispeten erişilebilir olduğu alanlara doğru hareketini zorunlu kılarak kitlesel yerinden edilmeyi tetikliyor; geri dönüş yollarının ve erişimin kesintili olması ise zorunlu göçün kalıcılaşma riskini büyütüyor[3].
Neden Uluslararası Hukuka Aykırı? Normatif Yasak ve Testler
Uluslararası İnsancıl Hukuk (UİH), sivillerin aç bırakılmasını mutlak biçimde yasaklar ve savaş suçu olarak tipikleştirir. Ek Protokol I m.54 ve Ek Protokol II m.14, “hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin” (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme ve altyapı) siviller aleyhine hedef alınmasını veya sivillerin zararına olacak şekilde kullanılmasının engellenmesini açıkça men eder. Roma Statüsü, sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi hem uluslararası hem de uluslararası nitelikteki çatışmalarda savaş suçu olarak düzenler (RS m.8(2)(b)(xxv); m.8(2)(e)(xix)). Ayrıca ayrım ve orantılılık ilkeleri, kolektif cezalandırma yasağı (CG IV m.33) ve insani yardıma hızlı, güvenli ve engelsiz erişimi kolaylaştırma yükümlülüğü (AP I m.70; AP II m.18(2); BMGK 2417) ile kuşatma/abluka altında dahi insani istisna tanıma zorunluluğu, Gazze’deki uygulamaların hukuka aykırılığını birlikte teyit eder[4]. ICRC Teamül Hukuku da sivillerin aç bırakılmasını yasaklar (Kural 53) [5].
Askeri gereklilik ve ‘çifte kullanım’ savunmaları yalnızca istisnai ve dar yorumlanan koşullarda, sıkı bir zorunluluk ve orantılılık testinden geçirilerek dikkate alınabilir. UİH’nin mantığı açıktır: güvenlik riskleri, bağımsız gözetim, hedefli tarama, üçüncü taraf denetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi en az kısıtlayıcı araçlarla yönetilir; sivillerin gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimini sistematik biçimde engelleyen genel ve süresiz kısıtlamalar meşru sayılamaz. Çifte kullanım iddiası dahi, sivil kullanımın baskın ve temel insani işlevler için zorunlu olduğu kalemlerde kapsamlı (blanket) kısıtlamaları haklı kılamaz; önlemler coğrafi ve zamansal olarak daraltılmalı, bireyselleştirilmeli ve kanıta dayalı olmalıdır. Gerekçenin sürekliliği periyodik gözden geçirme ve bağımsız denetim raporlarıyla doğrulanmalıdır. Yük ispatı, kısıtlamayı getiren taraftadır; somut ve doğrulanabilir delil olmaksızın insani erişimin “ihtiyati” gerekçelerle bloke edilmesi, ayırım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleriyle bağdaşmaz ve fiilen yasaklanmış kolektif cezalandırma etkisi doğurur.
Açlığın Silahlaştırılması: Eylem, Niyet ve Öngörülebilirlik
‘Silahlaştırma’ nitelendirmesi yalnızca açık talimat aramaz, öngörülebilir sonuçların bilinmesine rağmen politikanın sürdürülmesi de kasıt göstergesi olabilir. Gıda, su ve yakıt akışının aylar boyu kısıtlanmasının kıtlık, aşırı ölüm ve zorunlu göçe yol açacağı öngörülebilir bir sonuçtur. Geçişlerde kronik geciktirme/bloke, yakıtın kritik eşiğin altına indirilmesi, tıbbi ve beslenme zincirlerinin kesilmesi; tekil güvenlik tedbirleri değil, siviller üzerinde sistematik etki yaratan bir politika bütünlüğü olarak görünmektedir[6].
Abluka ve Kuşatma Hukuku: İnsani İstisnalar ve Orantılılık
Deniz veya kara ablukası belirli şartlarda tanınsa da sivilleri aç bırakacak yahut hayatta kalma için zorunlu nesnelere erişimi fiilen imkânsızlaştıracak şekilde uygulanamaz. San Remo Rehberi, insani yardımın geçişine makul kolaylık tanınmasını, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfî geciktirilmemesini ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulmasını öngörür. Sivil etkiler bakımından aşırı ve açıkça orantısız sonuç doğuran bir abluka, UİH bakımından hukuka aykırıdır. Bu çerçevede, Gazze’de yakıt ve gıda girişindeki kronik daralma ile fiilî engellemeler, anılan standartlarla bağdaşmayan bir uygulama görünümü arz etmektedir[7].
Yargısal ve Sorumluluk Boyutu: Asgari Standartlar ve Uygulama
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) geçici tedbir kararları, insani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik acil ve pozitif yükümlülükleri vurgulamıştır[8]. Bu çerçevede devlet sorumluluğu bakımından ihlale derhal son verme, tekrarını önleme (non-repetition garantileri), kanıtların korunması, yetkili uluslararası mekanizmalarla iş birliği ve gerektiğinde onarım (restitüsyon, tazminat, tatmin) yükümlülükleri doğar. Uygulamada bu, sınır geçişlerinde kapasite artışı, yakıt ve tıbbi malzeme sevkiyatının öngörülebilir ve şeffaf bir takvime bağlanması, bağımsız üçüncü taraf gözetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi somut adımların süratle hayata geçirilmesini gerektirir. Bu yükümlülüklerin icrası, doğrulanabilir performans göstergeleriyle somutlaştırılmalıdır: günlük konvoy/araç adedi, dağıtılabilir yakıt hacmi (litre) ve hastanelere tahsisli tedarik zaman dilimleri gibi metriklerin yanı sıra, bağımsız üçüncü taraf doğrulama raporlarının düzenli ve kamuya açık biçimde yayımlanması esastır[9].
Bireysel ceza sorumluluğu yönünden, sivilleri aç bırakma ve insani yardımı kasten engelleme suçları Roma Statüsü kapsamında savaş suçu olarak tipikleştirilmiştir; emir veren, planlayan, yardım ve yataklık eden veya gözetim yükümlülüğünü ihlal eden üstler (emir‑komuta/üst sorumluluğu) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) sürecinin konusu olabilir. UCM Savcısı’nın 20 Mayıs 2024 tarihli başvurusu, ‘açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması’ ve ‘insani yardımın engellenmesi’ dahil ilgili savaş suçları bakımından çatışma bağlantısı, ‘hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelere’ yönelik kasıtlı müdahaleler ve öngörülebilir sivil sonuçlara ilişkin delil standardını özellikle vurgulamıştır[10]. Buna paralel olarak bazı devletlerde evrensel yargı mekanizmaları devreye girebilir; bu da delil muhafazası, tanık koruma ve karşılıklı adli yardımın güçlendirilmesini gerekli kılar. Kısacası, yargısal zeminde asgari standart; insani erişimin derhal ve ölçülebilir biçimde iyileştirilmesi, ihlallerin durdurulması ve tekrarın önlenmesi için doğrulanabilir tedbirlerin uygulanması; bireysel düzlemde ise yetki, ‘modus operandi’ ve niyetin somut delillerle ortaya konduğu etkili soruşturma‑kovuşturma süreçleridir.
Acil Çağrı: Derhal Denetimli İnsani Yardım Koridoru
Gazze’de açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılması; sivilleri ölüme ve zorunlu göçe iten, kolektif cezalandırma ve aç bırakma yasağını ihlal eden bir politika örüntüsüdür. Uluslararası hukuk, askeri gereklilik retoriği altında sivillerin yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasını meşru kılmaz. Bu nedenle derhal, bağımsız izlemeye açık, üçüncü taraf denetimli, hızlı ve yeterli hacimde yakıt-gıda-tıbbi malzeme akışını güvence altına alacak bir insani yardım koridoru açılmalı; izin ve tarama süreçleri yardımı fiilen etkisizleştirmeden güvenliği sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar yalnızca ahlaki değil, bağlayıcı hukuki yükümlülüklerin icabıdır[11]. Koridorun etkinliği ölçülebilir göstergelere bağlanmalı (günlük kamyon sayısı, yakıt litre kotası, hastanelere kesintisiz tedarik pencereleri gibi) ve uygulama, BM/ICRC gözetimi altında gerçek zamanlı şeffaflık mekanizmalarıyla doğrulanmalıdır. Bu tedbirler, UİH’nin emrettiği pozitif yükümlülüklerin icrası olup, gecikme devlet ve bireysel sorumluluğu ağırlaştırır.
SONUÇ
Bu çalışma, Gazze’de yaşamsal ihtiyaçlara erişimi yaygın ve süregelen biçimde kısıtlayan uygulamaların, uluslararası insancıl hukukun sivilleri aç bırakma yasağına ilişkin açık hükümleri ve teamül kurallarıyla çatıştığına kuvvetle işaret etmektedir. Ek Protokoller, Roma Statüsü ve ICRC teamül derlemeleri ile BMGK 2417 çerçevesi birlikte değerlendirildiğinde, gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin toplu ve öngörülebilir biçimde engellenmesinin hukuki açıdan ciddi sakıncalar doğurduğu görülmektedir.
Askerî gereklilik ve çifte kullanım savunuları, dar yorumlanan istisnalar olup, ayrım–orantılılık–en az kısıtlayıcı tedbir testleri karşısında, sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerde genel ve süresiz kısıtlamaları haklı çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Uygulamanın ürettiği öngörülebilir sivil etkiler dikkate alındığında, hukuki risk profilinin yüksek olduğu ve politika mimarisinin insani istisna, hedeflilik ve denetlenebilirlik ilkeleriyle yeniden ayarlanmasına ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, pratikte etkili olabileceği düşünülen bir yaklaşım; bağımsız gözetim ve üçüncü taraf denetimine açık insani erişim düzeneklerinin güçlendirilmesi, geçiş kapasiteleri ve tedarik zincirlerinin şeffaf ve öngörülebilir takvimlerle işletilmesi ve icranın ölçülebilir göstergeler üzerinden raporlanmasıdır. Günlük konvoy/araç sayısı, yakıt hacmi, hastanelere ayrılmış tedarik pencereleri ve dağıtım kapsama oranı gibi metriklerin düzenli, kamuya açık izlenmesi; politika ile sahadaki insani sonuçlar arasındaki uyumu artırabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici tedbirlerine uyuma ilişkin raporlama ve bağımsız doğrulama mekanizmaları da hem hukuki yükümlülüklerin içselleştirilmesine hem de sahadaki insani durumun iyileştirilmesine katkı sağlayabilir.
Hesap verebilirlik boyutunda ise, yetkili merciler nezdinde etkili ve tarafsız soruşturma süreçlerinin işletilmesi, delil zincirinin korunması ve uluslararası adli yardımla eşgüdüm, ihlallerin önlenmesi ve tekrarının engellenmesi yönünde caydırıcı bir çerçeve sunabilir. Bu çerçeveye uygun, doğrulanabilir ve ölçülebilir uygulama mekanizmaları, sivil nüfus üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya ve hukuki sorumluluk riskini yönetmeye katkı sağlayabilir.
Referans verilen normatif çerçeve:
Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri:
Cenevre Sözleşmesi IV (1949):
Madde 33: Kolektif cezalandırma yasağı. Sivillerin toplu olarak cezalandırılması yasaklanmıştır.
Belge referansı: CG IV m.33 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33).
Ek Protokol I (1977):
Madde 54: Sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme vb.) hedef alınması veya yok edilmesi yasağı.
Belge referansı: AP I m.54 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54).
Madde 70: İnsani yardımın hızlı, güvenli ve engelsiz erişimini sağlama yükümlülüğü.
Belge referansı: AP I m.70.
Ek Protokol II (1977):
Madde 14: Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınması yasağı.
Belge referansı: AP II m.14 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14).
Madde 18(2): İnsani yardımın engelsiz sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: AP II m.18(2).
Roma Statüsü (Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, 1998):
Madde 8(2)(b)(xxv): Uluslararası silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(b)(xxv) (ICC: https://www.icc-cpi.int/resource-library/).
Madde 8(2)(e)(xix): Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(e)(xix).
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları:
BMGK Karar 2417 (2018): Açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması ve insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: BMGK 2417 (https://digitallibrary.un.org/record/1627380; https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm).
ICRC Teamül Uluslararası İnsancıl Hukuk Kuralları:
Kural 53: Sivillerin aç bırakılmasının bir savaş yöntemi olarak kullanılması yasağı.
Belge referansı: ICRC Teamül İHL Çalışması.
İlgili diğer kurallar: İnsani yardımın engellenmesi ve hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin korunmasıyla ilgili teamül kuralları.
San Remo Rehberi (Denizdeki Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuk Rehberi, 1994):
İnsani yardımın geçişine makul kolaylık sağlanması, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfi olarak geciktirilmemesi ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulması.
Belge referansı: San Remo Manual.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Kararları:
26 Ocak 2024 Tarihli Geçici Tedbir Kararı (Güney Afrika v. İsrail): İnsani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik yükümlülükler.
Belge referansı: ICJ, Order of 26 January 2024.
Son Notlar
[1] Bir insani yardım malzemesi niteliğinde olan eşya veya altyapı hem sivillerin gündelik yaşamı için zorunlu olabilir, hem de askerî amaçlarla kullanılabilme ihtimali taşıyabilir. İşte bu ikili niteliğe çifte kullanım denir. Bkz. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Teamül İnsani Hukuk, Kural 54: Sivil Nüfusun Hayatta Kalması İçin Vazgeçilmez Nesnelere Karşı Saldırılar, https://ihl-databases.icrc.org/customary-ihl/eng/docs/v1_rul_rule54
[2] UN OCHA, oPt/Gazze güncellemeleri ve durum raporları (yardım akışındaki kısıtlar, yakıt-su-tıbbi malzeme eksikleri): https://www.ochaopt.org/
[3] IPC, Gazze için gıda güvenliği analizleri (2023–2024): https://www.ipcinfo.org/
[4] Normatif çerçeve: - AP I m.54 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54 - AP II m.14 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14 - Roma Statüsü m.8(2)(b)(xxv), m.8(2)(e)(xix) (ICC): https://www.icc-cpi.int/resource-library/ - CG IV m.33 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33 - BM GK 2417 (2018) (resmi metin): https://digitallibrary.un.org/record/1627380
[5] ICRC Teamül İHL Çalışması – Kural 53 (Sivillerin aç bırakılması yasağı) ve ilgili kurallar: https://ihl-databases.icrc.org/en/customary-ihl/v1/rule53
[6] İnsan hakları kuruluşları raporları (sistematik engelleme ve öngörülebilir etki): - HRW: “Israel: Starvation Used as a Weapon of War in Gaza” (18 Dec 2023): https://www.hrw.org/news/2023/12/18/israel-starvation-used-weapon-war-gaza - Amnesty International, ilgili güncellemeler: https://www.amnesty.org.tr/icerik/gazze-kanitlar-israilin-filistinlilere-soykirim-uygulamak-icin-acligi-kullanmaya-devam-ettigini-gosteriyor
[7] San Remo Manual on International Law Applicable to Armed Conflicts at Sea (insani istisnalar, orantılılık): https://www.icrc.org/en/resources/documents/misc/57jnhy
[8] ICJ, Order of 26 January 2024 (South Africa v. Israel) – Provisional Measures: https://www.icj-cij.org/node/203447
[9] BM Güvenlik Konseyi, Karar 2417 (2018) – Açlığın savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması: https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm
[10] UCM Savcısı Karim A. A. Khan KC, 20 Mayıs 2024 – Yakalama kararı başvuruları açıklaması: https://www.icc-cpi.int/news/statement-icc-prosecutor-karim-aa-khan-kc-applications-arrest-warrants-situation-state
[11] ICC Savcılığı – Filistin durumu bağlamında yakalama başvuruları (20 Mayıs 2024): https://www.icc-cpi.int/news/office-prosecutor-files-applications-arrest-warrants-situation-state-palestine
GİRİŞ
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin sistematik ve süregelen biçimde kısıtlanması, açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanıldığına işaret eden birbirini tamamlayan bir politika örüntüsü oluşturmaktadır. Sınır geçişlerindeki kapatma/geciktirme, yakıt akışının kritik eşiklerin altına indirilmesi ve dağıtım altyapısının tahribi; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kitlesel yerinden edilme riskini öngörülebilir biçimde artırmaktadır. Uluslararası insancıl hukuk, sivilleri aç bırakmayı mutlak biçimde yasaklar; Ek Protokol I madde 54 ve Ek Protokol II madde14 hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınmasını men ederken, Roma Statüsü madde 8 sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tipikleştirir. Bu çalışma, Gazze’deki uygulamaları söz konusu normatif çerçeveye göre değerlendirerek askerî gereklilik ve çifte kullanım[1] iddialarını ayrım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleri üzerinden sınamakta; devlet ve bireysel sorumluluk boyutlarında derhal yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri ölçülebilir göstergeler eşliğinde somutlaştırmaktadır.
Açlığın Bilinçli Bir Savaş Yöntemi (Silah) Olarak Kullanımı
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin süregelen ve sistematik biçimde kısıtlanması, ‘açlığın bir savaş yöntemi (silah) olarak’ kullanıldığına işaret eden bir politika bütünlüğü oluşturuyor. Sınır geçişlerinin kapatılması/azami kısıtlanması, yakıtın kota ve geciktirmelerle fiilen yok edilmesi, tarımsal üretim ve dağıtım altyapısının tahribi ve yardım dağıtımına getirilen idari/operasyonel engeller, sivil nüfusu öngörülebilir biçimde açlığa sürüklüyor. Bu uygulamalar, yalnızca geçici güvenlik tedbiri değil, yardım akışını kritik eşiklerin altında tutan, hastane ve su altyapısını felç eden, gıda depoları ve soğuk zinciri işlevsizleştiren bir bütünsel kısıtlama mimarisine dönüşmüştür. Sonuçta ortaya çıkan tablo; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kıtlık riski göstergelerinin eş zamanlı ağırlaştığı, insanların temel ihtiyaçların nispeten ulaşılabildiği alanlara doğru hareket etmeye zorlandığı bir zorlayıcı ortam yaratmaktadır. Böylece siviller hem ölüme terk edilmekte hem de yaşamsal ihtiyaçlara erişimin kasıtlı ve öngörülebilir biçimde imkânsızlaştırılması yoluyla zorunlu göçe mecbur bırakılmaktadır; yani açlık, amaçlı bir baskı ve yerinden etme aracı olarak işlev görmektedir[2].
Gazze’de Uygulama: Ölüm ve Zorunlu Göçe İten Mekanizma
Yakıt ve elektrik akışındaki kesintiler, su arıtma, soğuk zincir ve hastane altyapısını çökertirken, gıda depolarının boşalması ve dağıtımın kesilmesi ‘felaket düzeyinde’ gıda güvensizliğine yol açtı. Bağımsız göstergeler (IPC sınıflandırmaları) özellikle kuzeyde kıtlık riski, çocuklarda akut yetersiz beslenme ve aşırı ölüm oranlarında kritik artışlar kaydetti. Bu tablo, insanların temel ihtiyaçların nispeten erişilebilir olduğu alanlara doğru hareketini zorunlu kılarak kitlesel yerinden edilmeyi tetikliyor; geri dönüş yollarının ve erişimin kesintili olması ise zorunlu göçün kalıcılaşma riskini büyütüyor[3].
Neden Uluslararası Hukuka Aykırı? Normatif Yasak ve Testler
Uluslararası İnsancıl Hukuk (UİH), sivillerin aç bırakılmasını mutlak biçimde yasaklar ve savaş suçu olarak tipikleştirir. Ek Protokol I m.54 ve Ek Protokol II m.14, “hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin” (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme ve altyapı) siviller aleyhine hedef alınmasını veya sivillerin zararına olacak şekilde kullanılmasının engellenmesini açıkça men eder. Roma Statüsü, sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi hem uluslararası hem de uluslararası nitelikteki çatışmalarda savaş suçu olarak düzenler (RS m.8(2)(b)(xxv); m.8(2)(e)(xix)). Ayrıca ayrım ve orantılılık ilkeleri, kolektif cezalandırma yasağı (CG IV m.33) ve insani yardıma hızlı, güvenli ve engelsiz erişimi kolaylaştırma yükümlülüğü (AP I m.70; AP II m.18(2); BMGK 2417) ile kuşatma/abluka altında dahi insani istisna tanıma zorunluluğu, Gazze’deki uygulamaların hukuka aykırılığını birlikte teyit eder[4]. ICRC Teamül Hukuku da sivillerin aç bırakılmasını yasaklar (Kural 53) [5].
Askeri gereklilik ve ‘çifte kullanım’ savunmaları yalnızca istisnai ve dar yorumlanan koşullarda, sıkı bir zorunluluk ve orantılılık testinden geçirilerek dikkate alınabilir. UİH’nin mantığı açıktır: güvenlik riskleri, bağımsız gözetim, hedefli tarama, üçüncü taraf denetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi en az kısıtlayıcı araçlarla yönetilir; sivillerin gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimini sistematik biçimde engelleyen genel ve süresiz kısıtlamalar meşru sayılamaz. Çifte kullanım iddiası dahi, sivil kullanımın baskın ve temel insani işlevler için zorunlu olduğu kalemlerde kapsamlı (blanket) kısıtlamaları haklı kılamaz; önlemler coğrafi ve zamansal olarak daraltılmalı, bireyselleştirilmeli ve kanıta dayalı olmalıdır. Gerekçenin sürekliliği periyodik gözden geçirme ve bağımsız denetim raporlarıyla doğrulanmalıdır. Yük ispatı, kısıtlamayı getiren taraftadır; somut ve doğrulanabilir delil olmaksızın insani erişimin “ihtiyati” gerekçelerle bloke edilmesi, ayırım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleriyle bağdaşmaz ve fiilen yasaklanmış kolektif cezalandırma etkisi doğurur.
Açlığın Silahlaştırılması: Eylem, Niyet ve Öngörülebilirlik
‘Silahlaştırma’ nitelendirmesi yalnızca açık talimat aramaz, öngörülebilir sonuçların bilinmesine rağmen politikanın sürdürülmesi de kasıt göstergesi olabilir. Gıda, su ve yakıt akışının aylar boyu kısıtlanmasının kıtlık, aşırı ölüm ve zorunlu göçe yol açacağı öngörülebilir bir sonuçtur. Geçişlerde kronik geciktirme/bloke, yakıtın kritik eşiğin altına indirilmesi, tıbbi ve beslenme zincirlerinin kesilmesi; tekil güvenlik tedbirleri değil, siviller üzerinde sistematik etki yaratan bir politika bütünlüğü olarak görünmektedir[6].
Abluka ve Kuşatma Hukuku: İnsani İstisnalar ve Orantılılık
Deniz veya kara ablukası belirli şartlarda tanınsa da sivilleri aç bırakacak yahut hayatta kalma için zorunlu nesnelere erişimi fiilen imkânsızlaştıracak şekilde uygulanamaz. San Remo Rehberi, insani yardımın geçişine makul kolaylık tanınmasını, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfî geciktirilmemesini ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulmasını öngörür. Sivil etkiler bakımından aşırı ve açıkça orantısız sonuç doğuran bir abluka, UİH bakımından hukuka aykırıdır. Bu çerçevede, Gazze’de yakıt ve gıda girişindeki kronik daralma ile fiilî engellemeler, anılan standartlarla bağdaşmayan bir uygulama görünümü arz etmektedir[7].
Yargısal ve Sorumluluk Boyutu: Asgari Standartlar ve Uygulama
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) geçici tedbir kararları, insani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik acil ve pozitif yükümlülükleri vurgulamıştır[8]. Bu çerçevede devlet sorumluluğu bakımından ihlale derhal son verme, tekrarını önleme (non-repetition garantileri), kanıtların korunması, yetkili uluslararası mekanizmalarla iş birliği ve gerektiğinde onarım (restitüsyon, tazminat, tatmin) yükümlülükleri doğar. Uygulamada bu, sınır geçişlerinde kapasite artışı, yakıt ve tıbbi malzeme sevkiyatının öngörülebilir ve şeffaf bir takvime bağlanması, bağımsız üçüncü taraf gözetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi somut adımların süratle hayata geçirilmesini gerektirir. Bu yükümlülüklerin icrası, doğrulanabilir performans göstergeleriyle somutlaştırılmalıdır: günlük konvoy/araç adedi, dağıtılabilir yakıt hacmi (litre) ve hastanelere tahsisli tedarik zaman dilimleri gibi metriklerin yanı sıra, bağımsız üçüncü taraf doğrulama raporlarının düzenli ve kamuya açık biçimde yayımlanması esastır[9].
Bireysel ceza sorumluluğu yönünden, sivilleri aç bırakma ve insani yardımı kasten engelleme suçları Roma Statüsü kapsamında savaş suçu olarak tipikleştirilmiştir; emir veren, planlayan, yardım ve yataklık eden veya gözetim yükümlülüğünü ihlal eden üstler (emir‑komuta/üst sorumluluğu) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) sürecinin konusu olabilir. UCM Savcısı’nın 20 Mayıs 2024 tarihli başvurusu, ‘açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması’ ve ‘insani yardımın engellenmesi’ dahil ilgili savaş suçları bakımından çatışma bağlantısı, ‘hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelere’ yönelik kasıtlı müdahaleler ve öngörülebilir sivil sonuçlara ilişkin delil standardını özellikle vurgulamıştır[10]. Buna paralel olarak bazı devletlerde evrensel yargı mekanizmaları devreye girebilir; bu da delil muhafazası, tanık koruma ve karşılıklı adli yardımın güçlendirilmesini gerekli kılar. Kısacası, yargısal zeminde asgari standart; insani erişimin derhal ve ölçülebilir biçimde iyileştirilmesi, ihlallerin durdurulması ve tekrarın önlenmesi için doğrulanabilir tedbirlerin uygulanması; bireysel düzlemde ise yetki, ‘modus operandi’ ve niyetin somut delillerle ortaya konduğu etkili soruşturma‑kovuşturma süreçleridir.
Acil Çağrı: Derhal Denetimli İnsani Yardım Koridoru
Gazze’de açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılması; sivilleri ölüme ve zorunlu göçe iten, kolektif cezalandırma ve aç bırakma yasağını ihlal eden bir politika örüntüsüdür. Uluslararası hukuk, askeri gereklilik retoriği altında sivillerin yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasını meşru kılmaz. Bu nedenle derhal, bağımsız izlemeye açık, üçüncü taraf denetimli, hızlı ve yeterli hacimde yakıt-gıda-tıbbi malzeme akışını güvence altına alacak bir insani yardım koridoru açılmalı; izin ve tarama süreçleri yardımı fiilen etkisizleştirmeden güvenliği sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar yalnızca ahlaki değil, bağlayıcı hukuki yükümlülüklerin icabıdır[11]. Koridorun etkinliği ölçülebilir göstergelere bağlanmalı (günlük kamyon sayısı, yakıt litre kotası, hastanelere kesintisiz tedarik pencereleri gibi) ve uygulama, BM/ICRC gözetimi altında gerçek zamanlı şeffaflık mekanizmalarıyla doğrulanmalıdır. Bu tedbirler, UİH’nin emrettiği pozitif yükümlülüklerin icrası olup, gecikme devlet ve bireysel sorumluluğu ağırlaştırır.
SONUÇ
Bu çalışma, Gazze’de yaşamsal ihtiyaçlara erişimi yaygın ve süregelen biçimde kısıtlayan uygulamaların, uluslararası insancıl hukukun sivilleri aç bırakma yasağına ilişkin açık hükümleri ve teamül kurallarıyla çatıştığına kuvvetle işaret etmektedir. Ek Protokoller, Roma Statüsü ve ICRC teamül derlemeleri ile BMGK 2417 çerçevesi birlikte değerlendirildiğinde, gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin toplu ve öngörülebilir biçimde engellenmesinin hukuki açıdan ciddi sakıncalar doğurduğu görülmektedir.
Askerî gereklilik ve çifte kullanım savunuları, dar yorumlanan istisnalar olup, ayrım–orantılılık–en az kısıtlayıcı tedbir testleri karşısında, sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerde genel ve süresiz kısıtlamaları haklı çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Uygulamanın ürettiği öngörülebilir sivil etkiler dikkate alındığında, hukuki risk profilinin yüksek olduğu ve politika mimarisinin insani istisna, hedeflilik ve denetlenebilirlik ilkeleriyle yeniden ayarlanmasına ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, pratikte etkili olabileceği düşünülen bir yaklaşım; bağımsız gözetim ve üçüncü taraf denetimine açık insani erişim düzeneklerinin güçlendirilmesi, geçiş kapasiteleri ve tedarik zincirlerinin şeffaf ve öngörülebilir takvimlerle işletilmesi ve icranın ölçülebilir göstergeler üzerinden raporlanmasıdır. Günlük konvoy/araç sayısı, yakıt hacmi, hastanelere ayrılmış tedarik pencereleri ve dağıtım kapsama oranı gibi metriklerin düzenli, kamuya açık izlenmesi; politika ile sahadaki insani sonuçlar arasındaki uyumu artırabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici tedbirlerine uyuma ilişkin raporlama ve bağımsız doğrulama mekanizmaları da hem hukuki yükümlülüklerin içselleştirilmesine hem de sahadaki insani durumun iyileştirilmesine katkı sağlayabilir.
Hesap verebilirlik boyutunda ise, yetkili merciler nezdinde etkili ve tarafsız soruşturma süreçlerinin işletilmesi, delil zincirinin korunması ve uluslararası adli yardımla eşgüdüm, ihlallerin önlenmesi ve tekrarının engellenmesi yönünde caydırıcı bir çerçeve sunabilir. Bu çerçeveye uygun, doğrulanabilir ve ölçülebilir uygulama mekanizmaları, sivil nüfus üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya ve hukuki sorumluluk riskini yönetmeye katkı sağlayabilir.
Referans verilen normatif çerçeve:
Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri:
Cenevre Sözleşmesi IV (1949):
Madde 33: Kolektif cezalandırma yasağı. Sivillerin toplu olarak cezalandırılması yasaklanmıştır.
Belge referansı: CG IV m.33 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33).
Ek Protokol I (1977):
Madde 54: Sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme vb.) hedef alınması veya yok edilmesi yasağı.
Belge referansı: AP I m.54 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54).
Madde 70: İnsani yardımın hızlı, güvenli ve engelsiz erişimini sağlama yükümlülüğü.
Belge referansı: AP I m.70.
Ek Protokol II (1977):
Madde 14: Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınması yasağı.
Belge referansı: AP II m.14 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14).
Madde 18(2): İnsani yardımın engelsiz sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: AP II m.18(2).
Roma Statüsü (Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, 1998):
Madde 8(2)(b)(xxv): Uluslararası silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(b)(xxv) (ICC: https://www.icc-cpi.int/resource-library/).
Madde 8(2)(e)(xix): Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(e)(xix).
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları:
BMGK Karar 2417 (2018): Açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması ve insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: BMGK 2417 (https://digitallibrary.un.org/record/1627380; https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm).
ICRC Teamül Uluslararası İnsancıl Hukuk Kuralları:
Kural 53: Sivillerin aç bırakılmasının bir savaş yöntemi olarak kullanılması yasağı.
Belge referansı: ICRC Teamül İHL Çalışması.
İlgili diğer kurallar: İnsani yardımın engellenmesi ve hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin korunmasıyla ilgili teamül kuralları.
San Remo Rehberi (Denizdeki Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuk Rehberi, 1994):
İnsani yardımın geçişine makul kolaylık sağlanması, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfi olarak geciktirilmemesi ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulması.
Belge referansı: San Remo Manual.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Kararları:
26 Ocak 2024 Tarihli Geçici Tedbir Kararı (Güney Afrika v. İsrail): İnsani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik yükümlülükler.
Belge referansı: ICJ, Order of 26 January 2024.
Son Notlar
[1] Bir insani yardım malzemesi niteliğinde olan eşya veya altyapı hem sivillerin gündelik yaşamı için zorunlu olabilir, hem de askerî amaçlarla kullanılabilme ihtimali taşıyabilir. İşte bu ikili niteliğe çifte kullanım denir. Bkz. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Teamül İnsani Hukuk, Kural 54: Sivil Nüfusun Hayatta Kalması İçin Vazgeçilmez Nesnelere Karşı Saldırılar, https://ihl-databases.icrc.org/customary-ihl/eng/docs/v1_rul_rule54
[2] UN OCHA, oPt/Gazze güncellemeleri ve durum raporları (yardım akışındaki kısıtlar, yakıt-su-tıbbi malzeme eksikleri): https://www.ochaopt.org/
[3] IPC, Gazze için gıda güvenliği analizleri (2023–2024): https://www.ipcinfo.org/
[4] Normatif çerçeve: - AP I m.54 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54 - AP II m.14 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14 - Roma Statüsü m.8(2)(b)(xxv), m.8(2)(e)(xix) (ICC): https://www.icc-cpi.int/resource-library/ - CG IV m.33 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33 - BM GK 2417 (2018) (resmi metin): https://digitallibrary.un.org/record/1627380
[5] ICRC Teamül İHL Çalışması – Kural 53 (Sivillerin aç bırakılması yasağı) ve ilgili kurallar: https://ihl-databases.icrc.org/en/customary-ihl/v1/rule53
[6] İnsan hakları kuruluşları raporları (sistematik engelleme ve öngörülebilir etki): - HRW: “Israel: Starvation Used as a Weapon of War in Gaza” (18 Dec 2023): https://www.hrw.org/news/2023/12/18/israel-starvation-used-weapon-war-gaza - Amnesty International, ilgili güncellemeler: https://www.amnesty.org.tr/icerik/gazze-kanitlar-israilin-filistinlilere-soykirim-uygulamak-icin-acligi-kullanmaya-devam-ettigini-gosteriyor
[7] San Remo Manual on International Law Applicable to Armed Conflicts at Sea (insani istisnalar, orantılılık): https://www.icrc.org/en/resources/documents/misc/57jnhy
[8] ICJ, Order of 26 January 2024 (South Africa v. Israel) – Provisional Measures: https://www.icj-cij.org/node/203447
[9] BM Güvenlik Konseyi, Karar 2417 (2018) – Açlığın savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması: https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm
[10] UCM Savcısı Karim A. A. Khan KC, 20 Mayıs 2024 – Yakalama kararı başvuruları açıklaması: https://www.icc-cpi.int/news/statement-icc-prosecutor-karim-aa-khan-kc-applications-arrest-warrants-situation-state
[11] ICC Savcılığı – Filistin durumu bağlamında yakalama başvuruları (20 Mayıs 2024): https://www.icc-cpi.int/news/office-prosecutor-files-applications-arrest-warrants-situation-state-palestine
GİRİŞ
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin sistematik ve süregelen biçimde kısıtlanması, açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanıldığına işaret eden birbirini tamamlayan bir politika örüntüsü oluşturmaktadır. Sınır geçişlerindeki kapatma/geciktirme, yakıt akışının kritik eşiklerin altına indirilmesi ve dağıtım altyapısının tahribi; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kitlesel yerinden edilme riskini öngörülebilir biçimde artırmaktadır. Uluslararası insancıl hukuk, sivilleri aç bırakmayı mutlak biçimde yasaklar; Ek Protokol I madde 54 ve Ek Protokol II madde14 hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınmasını men ederken, Roma Statüsü madde 8 sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tipikleştirir. Bu çalışma, Gazze’deki uygulamaları söz konusu normatif çerçeveye göre değerlendirerek askerî gereklilik ve çifte kullanım[1] iddialarını ayrım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleri üzerinden sınamakta; devlet ve bireysel sorumluluk boyutlarında derhal yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri ölçülebilir göstergeler eşliğinde somutlaştırmaktadır.
Açlığın Bilinçli Bir Savaş Yöntemi (Silah) Olarak Kullanımı
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin süregelen ve sistematik biçimde kısıtlanması, ‘açlığın bir savaş yöntemi (silah) olarak’ kullanıldığına işaret eden bir politika bütünlüğü oluşturuyor. Sınır geçişlerinin kapatılması/azami kısıtlanması, yakıtın kota ve geciktirmelerle fiilen yok edilmesi, tarımsal üretim ve dağıtım altyapısının tahribi ve yardım dağıtımına getirilen idari/operasyonel engeller, sivil nüfusu öngörülebilir biçimde açlığa sürüklüyor. Bu uygulamalar, yalnızca geçici güvenlik tedbiri değil, yardım akışını kritik eşiklerin altında tutan, hastane ve su altyapısını felç eden, gıda depoları ve soğuk zinciri işlevsizleştiren bir bütünsel kısıtlama mimarisine dönüşmüştür. Sonuçta ortaya çıkan tablo; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kıtlık riski göstergelerinin eş zamanlı ağırlaştığı, insanların temel ihtiyaçların nispeten ulaşılabildiği alanlara doğru hareket etmeye zorlandığı bir zorlayıcı ortam yaratmaktadır. Böylece siviller hem ölüme terk edilmekte hem de yaşamsal ihtiyaçlara erişimin kasıtlı ve öngörülebilir biçimde imkânsızlaştırılması yoluyla zorunlu göçe mecbur bırakılmaktadır; yani açlık, amaçlı bir baskı ve yerinden etme aracı olarak işlev görmektedir[2].
Gazze’de Uygulama: Ölüm ve Zorunlu Göçe İten Mekanizma
Yakıt ve elektrik akışındaki kesintiler, su arıtma, soğuk zincir ve hastane altyapısını çökertirken, gıda depolarının boşalması ve dağıtımın kesilmesi ‘felaket düzeyinde’ gıda güvensizliğine yol açtı. Bağımsız göstergeler (IPC sınıflandırmaları) özellikle kuzeyde kıtlık riski, çocuklarda akut yetersiz beslenme ve aşırı ölüm oranlarında kritik artışlar kaydetti. Bu tablo, insanların temel ihtiyaçların nispeten erişilebilir olduğu alanlara doğru hareketini zorunlu kılarak kitlesel yerinden edilmeyi tetikliyor; geri dönüş yollarının ve erişimin kesintili olması ise zorunlu göçün kalıcılaşma riskini büyütüyor[3].
Neden Uluslararası Hukuka Aykırı? Normatif Yasak ve Testler
Uluslararası İnsancıl Hukuk (UİH), sivillerin aç bırakılmasını mutlak biçimde yasaklar ve savaş suçu olarak tipikleştirir. Ek Protokol I m.54 ve Ek Protokol II m.14, “hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin” (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme ve altyapı) siviller aleyhine hedef alınmasını veya sivillerin zararına olacak şekilde kullanılmasının engellenmesini açıkça men eder. Roma Statüsü, sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi hem uluslararası hem de uluslararası nitelikteki çatışmalarda savaş suçu olarak düzenler (RS m.8(2)(b)(xxv); m.8(2)(e)(xix)). Ayrıca ayrım ve orantılılık ilkeleri, kolektif cezalandırma yasağı (CG IV m.33) ve insani yardıma hızlı, güvenli ve engelsiz erişimi kolaylaştırma yükümlülüğü (AP I m.70; AP II m.18(2); BMGK 2417) ile kuşatma/abluka altında dahi insani istisna tanıma zorunluluğu, Gazze’deki uygulamaların hukuka aykırılığını birlikte teyit eder[4]. ICRC Teamül Hukuku da sivillerin aç bırakılmasını yasaklar (Kural 53) [5].
Askeri gereklilik ve ‘çifte kullanım’ savunmaları yalnızca istisnai ve dar yorumlanan koşullarda, sıkı bir zorunluluk ve orantılılık testinden geçirilerek dikkate alınabilir. UİH’nin mantığı açıktır: güvenlik riskleri, bağımsız gözetim, hedefli tarama, üçüncü taraf denetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi en az kısıtlayıcı araçlarla yönetilir; sivillerin gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimini sistematik biçimde engelleyen genel ve süresiz kısıtlamalar meşru sayılamaz. Çifte kullanım iddiası dahi, sivil kullanımın baskın ve temel insani işlevler için zorunlu olduğu kalemlerde kapsamlı (blanket) kısıtlamaları haklı kılamaz; önlemler coğrafi ve zamansal olarak daraltılmalı, bireyselleştirilmeli ve kanıta dayalı olmalıdır. Gerekçenin sürekliliği periyodik gözden geçirme ve bağımsız denetim raporlarıyla doğrulanmalıdır. Yük ispatı, kısıtlamayı getiren taraftadır; somut ve doğrulanabilir delil olmaksızın insani erişimin “ihtiyati” gerekçelerle bloke edilmesi, ayırım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleriyle bağdaşmaz ve fiilen yasaklanmış kolektif cezalandırma etkisi doğurur.
Açlığın Silahlaştırılması: Eylem, Niyet ve Öngörülebilirlik
‘Silahlaştırma’ nitelendirmesi yalnızca açık talimat aramaz, öngörülebilir sonuçların bilinmesine rağmen politikanın sürdürülmesi de kasıt göstergesi olabilir. Gıda, su ve yakıt akışının aylar boyu kısıtlanmasının kıtlık, aşırı ölüm ve zorunlu göçe yol açacağı öngörülebilir bir sonuçtur. Geçişlerde kronik geciktirme/bloke, yakıtın kritik eşiğin altına indirilmesi, tıbbi ve beslenme zincirlerinin kesilmesi; tekil güvenlik tedbirleri değil, siviller üzerinde sistematik etki yaratan bir politika bütünlüğü olarak görünmektedir[6].
Abluka ve Kuşatma Hukuku: İnsani İstisnalar ve Orantılılık
Deniz veya kara ablukası belirli şartlarda tanınsa da sivilleri aç bırakacak yahut hayatta kalma için zorunlu nesnelere erişimi fiilen imkânsızlaştıracak şekilde uygulanamaz. San Remo Rehberi, insani yardımın geçişine makul kolaylık tanınmasını, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfî geciktirilmemesini ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulmasını öngörür. Sivil etkiler bakımından aşırı ve açıkça orantısız sonuç doğuran bir abluka, UİH bakımından hukuka aykırıdır. Bu çerçevede, Gazze’de yakıt ve gıda girişindeki kronik daralma ile fiilî engellemeler, anılan standartlarla bağdaşmayan bir uygulama görünümü arz etmektedir[7].
Yargısal ve Sorumluluk Boyutu: Asgari Standartlar ve Uygulama
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) geçici tedbir kararları, insani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik acil ve pozitif yükümlülükleri vurgulamıştır[8]. Bu çerçevede devlet sorumluluğu bakımından ihlale derhal son verme, tekrarını önleme (non-repetition garantileri), kanıtların korunması, yetkili uluslararası mekanizmalarla iş birliği ve gerektiğinde onarım (restitüsyon, tazminat, tatmin) yükümlülükleri doğar. Uygulamada bu, sınır geçişlerinde kapasite artışı, yakıt ve tıbbi malzeme sevkiyatının öngörülebilir ve şeffaf bir takvime bağlanması, bağımsız üçüncü taraf gözetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi somut adımların süratle hayata geçirilmesini gerektirir. Bu yükümlülüklerin icrası, doğrulanabilir performans göstergeleriyle somutlaştırılmalıdır: günlük konvoy/araç adedi, dağıtılabilir yakıt hacmi (litre) ve hastanelere tahsisli tedarik zaman dilimleri gibi metriklerin yanı sıra, bağımsız üçüncü taraf doğrulama raporlarının düzenli ve kamuya açık biçimde yayımlanması esastır[9].
Bireysel ceza sorumluluğu yönünden, sivilleri aç bırakma ve insani yardımı kasten engelleme suçları Roma Statüsü kapsamında savaş suçu olarak tipikleştirilmiştir; emir veren, planlayan, yardım ve yataklık eden veya gözetim yükümlülüğünü ihlal eden üstler (emir‑komuta/üst sorumluluğu) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) sürecinin konusu olabilir. UCM Savcısı’nın 20 Mayıs 2024 tarihli başvurusu, ‘açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması’ ve ‘insani yardımın engellenmesi’ dahil ilgili savaş suçları bakımından çatışma bağlantısı, ‘hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelere’ yönelik kasıtlı müdahaleler ve öngörülebilir sivil sonuçlara ilişkin delil standardını özellikle vurgulamıştır[10]. Buna paralel olarak bazı devletlerde evrensel yargı mekanizmaları devreye girebilir; bu da delil muhafazası, tanık koruma ve karşılıklı adli yardımın güçlendirilmesini gerekli kılar. Kısacası, yargısal zeminde asgari standart; insani erişimin derhal ve ölçülebilir biçimde iyileştirilmesi, ihlallerin durdurulması ve tekrarın önlenmesi için doğrulanabilir tedbirlerin uygulanması; bireysel düzlemde ise yetki, ‘modus operandi’ ve niyetin somut delillerle ortaya konduğu etkili soruşturma‑kovuşturma süreçleridir.
Acil Çağrı: Derhal Denetimli İnsani Yardım Koridoru
Gazze’de açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılması; sivilleri ölüme ve zorunlu göçe iten, kolektif cezalandırma ve aç bırakma yasağını ihlal eden bir politika örüntüsüdür. Uluslararası hukuk, askeri gereklilik retoriği altında sivillerin yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasını meşru kılmaz. Bu nedenle derhal, bağımsız izlemeye açık, üçüncü taraf denetimli, hızlı ve yeterli hacimde yakıt-gıda-tıbbi malzeme akışını güvence altına alacak bir insani yardım koridoru açılmalı; izin ve tarama süreçleri yardımı fiilen etkisizleştirmeden güvenliği sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar yalnızca ahlaki değil, bağlayıcı hukuki yükümlülüklerin icabıdır[11]. Koridorun etkinliği ölçülebilir göstergelere bağlanmalı (günlük kamyon sayısı, yakıt litre kotası, hastanelere kesintisiz tedarik pencereleri gibi) ve uygulama, BM/ICRC gözetimi altında gerçek zamanlı şeffaflık mekanizmalarıyla doğrulanmalıdır. Bu tedbirler, UİH’nin emrettiği pozitif yükümlülüklerin icrası olup, gecikme devlet ve bireysel sorumluluğu ağırlaştırır.
SONUÇ
Bu çalışma, Gazze’de yaşamsal ihtiyaçlara erişimi yaygın ve süregelen biçimde kısıtlayan uygulamaların, uluslararası insancıl hukukun sivilleri aç bırakma yasağına ilişkin açık hükümleri ve teamül kurallarıyla çatıştığına kuvvetle işaret etmektedir. Ek Protokoller, Roma Statüsü ve ICRC teamül derlemeleri ile BMGK 2417 çerçevesi birlikte değerlendirildiğinde, gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin toplu ve öngörülebilir biçimde engellenmesinin hukuki açıdan ciddi sakıncalar doğurduğu görülmektedir.
Askerî gereklilik ve çifte kullanım savunuları, dar yorumlanan istisnalar olup, ayrım–orantılılık–en az kısıtlayıcı tedbir testleri karşısında, sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerde genel ve süresiz kısıtlamaları haklı çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Uygulamanın ürettiği öngörülebilir sivil etkiler dikkate alındığında, hukuki risk profilinin yüksek olduğu ve politika mimarisinin insani istisna, hedeflilik ve denetlenebilirlik ilkeleriyle yeniden ayarlanmasına ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, pratikte etkili olabileceği düşünülen bir yaklaşım; bağımsız gözetim ve üçüncü taraf denetimine açık insani erişim düzeneklerinin güçlendirilmesi, geçiş kapasiteleri ve tedarik zincirlerinin şeffaf ve öngörülebilir takvimlerle işletilmesi ve icranın ölçülebilir göstergeler üzerinden raporlanmasıdır. Günlük konvoy/araç sayısı, yakıt hacmi, hastanelere ayrılmış tedarik pencereleri ve dağıtım kapsama oranı gibi metriklerin düzenli, kamuya açık izlenmesi; politika ile sahadaki insani sonuçlar arasındaki uyumu artırabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici tedbirlerine uyuma ilişkin raporlama ve bağımsız doğrulama mekanizmaları da hem hukuki yükümlülüklerin içselleştirilmesine hem de sahadaki insani durumun iyileştirilmesine katkı sağlayabilir.
Hesap verebilirlik boyutunda ise, yetkili merciler nezdinde etkili ve tarafsız soruşturma süreçlerinin işletilmesi, delil zincirinin korunması ve uluslararası adli yardımla eşgüdüm, ihlallerin önlenmesi ve tekrarının engellenmesi yönünde caydırıcı bir çerçeve sunabilir. Bu çerçeveye uygun, doğrulanabilir ve ölçülebilir uygulama mekanizmaları, sivil nüfus üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya ve hukuki sorumluluk riskini yönetmeye katkı sağlayabilir.
Referans verilen normatif çerçeve:
Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri:
Cenevre Sözleşmesi IV (1949):
Madde 33: Kolektif cezalandırma yasağı. Sivillerin toplu olarak cezalandırılması yasaklanmıştır.
Belge referansı: CG IV m.33 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33).
Ek Protokol I (1977):
Madde 54: Sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme vb.) hedef alınması veya yok edilmesi yasağı.
Belge referansı: AP I m.54 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54).
Madde 70: İnsani yardımın hızlı, güvenli ve engelsiz erişimini sağlama yükümlülüğü.
Belge referansı: AP I m.70.
Ek Protokol II (1977):
Madde 14: Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınması yasağı.
Belge referansı: AP II m.14 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14).
Madde 18(2): İnsani yardımın engelsiz sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: AP II m.18(2).
Roma Statüsü (Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, 1998):
Madde 8(2)(b)(xxv): Uluslararası silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(b)(xxv) (ICC: https://www.icc-cpi.int/resource-library/).
Madde 8(2)(e)(xix): Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(e)(xix).
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları:
BMGK Karar 2417 (2018): Açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması ve insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: BMGK 2417 (https://digitallibrary.un.org/record/1627380; https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm).
ICRC Teamül Uluslararası İnsancıl Hukuk Kuralları:
Kural 53: Sivillerin aç bırakılmasının bir savaş yöntemi olarak kullanılması yasağı.
Belge referansı: ICRC Teamül İHL Çalışması.
İlgili diğer kurallar: İnsani yardımın engellenmesi ve hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin korunmasıyla ilgili teamül kuralları.
San Remo Rehberi (Denizdeki Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuk Rehberi, 1994):
İnsani yardımın geçişine makul kolaylık sağlanması, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfi olarak geciktirilmemesi ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulması.
Belge referansı: San Remo Manual.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Kararları:
26 Ocak 2024 Tarihli Geçici Tedbir Kararı (Güney Afrika v. İsrail): İnsani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik yükümlülükler.
Belge referansı: ICJ, Order of 26 January 2024.
Son Notlar
[1] Bir insani yardım malzemesi niteliğinde olan eşya veya altyapı hem sivillerin gündelik yaşamı için zorunlu olabilir, hem de askerî amaçlarla kullanılabilme ihtimali taşıyabilir. İşte bu ikili niteliğe çifte kullanım denir. Bkz. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Teamül İnsani Hukuk, Kural 54: Sivil Nüfusun Hayatta Kalması İçin Vazgeçilmez Nesnelere Karşı Saldırılar, https://ihl-databases.icrc.org/customary-ihl/eng/docs/v1_rul_rule54
[2] UN OCHA, oPt/Gazze güncellemeleri ve durum raporları (yardım akışındaki kısıtlar, yakıt-su-tıbbi malzeme eksikleri): https://www.ochaopt.org/
[3] IPC, Gazze için gıda güvenliği analizleri (2023–2024): https://www.ipcinfo.org/
[4] Normatif çerçeve: - AP I m.54 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54 - AP II m.14 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14 - Roma Statüsü m.8(2)(b)(xxv), m.8(2)(e)(xix) (ICC): https://www.icc-cpi.int/resource-library/ - CG IV m.33 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33 - BM GK 2417 (2018) (resmi metin): https://digitallibrary.un.org/record/1627380
[5] ICRC Teamül İHL Çalışması – Kural 53 (Sivillerin aç bırakılması yasağı) ve ilgili kurallar: https://ihl-databases.icrc.org/en/customary-ihl/v1/rule53
[6] İnsan hakları kuruluşları raporları (sistematik engelleme ve öngörülebilir etki): - HRW: “Israel: Starvation Used as a Weapon of War in Gaza” (18 Dec 2023): https://www.hrw.org/news/2023/12/18/israel-starvation-used-weapon-war-gaza - Amnesty International, ilgili güncellemeler: https://www.amnesty.org.tr/icerik/gazze-kanitlar-israilin-filistinlilere-soykirim-uygulamak-icin-acligi-kullanmaya-devam-ettigini-gosteriyor
[7] San Remo Manual on International Law Applicable to Armed Conflicts at Sea (insani istisnalar, orantılılık): https://www.icrc.org/en/resources/documents/misc/57jnhy
[8] ICJ, Order of 26 January 2024 (South Africa v. Israel) – Provisional Measures: https://www.icj-cij.org/node/203447
[9] BM Güvenlik Konseyi, Karar 2417 (2018) – Açlığın savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması: https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm
[10] UCM Savcısı Karim A. A. Khan KC, 20 Mayıs 2024 – Yakalama kararı başvuruları açıklaması: https://www.icc-cpi.int/news/statement-icc-prosecutor-karim-aa-khan-kc-applications-arrest-warrants-situation-state
[11] ICC Savcılığı – Filistin durumu bağlamında yakalama başvuruları (20 Mayıs 2024): https://www.icc-cpi.int/news/office-prosecutor-files-applications-arrest-warrants-situation-state-palestine
GİRİŞ
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin sistematik ve süregelen biçimde kısıtlanması, açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanıldığına işaret eden birbirini tamamlayan bir politika örüntüsü oluşturmaktadır. Sınır geçişlerindeki kapatma/geciktirme, yakıt akışının kritik eşiklerin altına indirilmesi ve dağıtım altyapısının tahribi; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kitlesel yerinden edilme riskini öngörülebilir biçimde artırmaktadır. Uluslararası insancıl hukuk, sivilleri aç bırakmayı mutlak biçimde yasaklar; Ek Protokol I madde 54 ve Ek Protokol II madde14 hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınmasını men ederken, Roma Statüsü madde 8 sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tipikleştirir. Bu çalışma, Gazze’deki uygulamaları söz konusu normatif çerçeveye göre değerlendirerek askerî gereklilik ve çifte kullanım[1] iddialarını ayrım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleri üzerinden sınamakta; devlet ve bireysel sorumluluk boyutlarında derhal yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri ölçülebilir göstergeler eşliğinde somutlaştırmaktadır.
Açlığın Bilinçli Bir Savaş Yöntemi (Silah) Olarak Kullanımı
Gazze’de gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin süregelen ve sistematik biçimde kısıtlanması, ‘açlığın bir savaş yöntemi (silah) olarak’ kullanıldığına işaret eden bir politika bütünlüğü oluşturuyor. Sınır geçişlerinin kapatılması/azami kısıtlanması, yakıtın kota ve geciktirmelerle fiilen yok edilmesi, tarımsal üretim ve dağıtım altyapısının tahribi ve yardım dağıtımına getirilen idari/operasyonel engeller, sivil nüfusu öngörülebilir biçimde açlığa sürüklüyor. Bu uygulamalar, yalnızca geçici güvenlik tedbiri değil, yardım akışını kritik eşiklerin altında tutan, hastane ve su altyapısını felç eden, gıda depoları ve soğuk zinciri işlevsizleştiren bir bütünsel kısıtlama mimarisine dönüşmüştür. Sonuçta ortaya çıkan tablo; akut yetersiz beslenme, aşırı ölüm ve kıtlık riski göstergelerinin eş zamanlı ağırlaştığı, insanların temel ihtiyaçların nispeten ulaşılabildiği alanlara doğru hareket etmeye zorlandığı bir zorlayıcı ortam yaratmaktadır. Böylece siviller hem ölüme terk edilmekte hem de yaşamsal ihtiyaçlara erişimin kasıtlı ve öngörülebilir biçimde imkânsızlaştırılması yoluyla zorunlu göçe mecbur bırakılmaktadır; yani açlık, amaçlı bir baskı ve yerinden etme aracı olarak işlev görmektedir[2].
Gazze’de Uygulama: Ölüm ve Zorunlu Göçe İten Mekanizma
Yakıt ve elektrik akışındaki kesintiler, su arıtma, soğuk zincir ve hastane altyapısını çökertirken, gıda depolarının boşalması ve dağıtımın kesilmesi ‘felaket düzeyinde’ gıda güvensizliğine yol açtı. Bağımsız göstergeler (IPC sınıflandırmaları) özellikle kuzeyde kıtlık riski, çocuklarda akut yetersiz beslenme ve aşırı ölüm oranlarında kritik artışlar kaydetti. Bu tablo, insanların temel ihtiyaçların nispeten erişilebilir olduğu alanlara doğru hareketini zorunlu kılarak kitlesel yerinden edilmeyi tetikliyor; geri dönüş yollarının ve erişimin kesintili olması ise zorunlu göçün kalıcılaşma riskini büyütüyor[3].
Neden Uluslararası Hukuka Aykırı? Normatif Yasak ve Testler
Uluslararası İnsancıl Hukuk (UİH), sivillerin aç bırakılmasını mutlak biçimde yasaklar ve savaş suçu olarak tipikleştirir. Ek Protokol I m.54 ve Ek Protokol II m.14, “hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin” (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme ve altyapı) siviller aleyhine hedef alınmasını veya sivillerin zararına olacak şekilde kullanılmasının engellenmesini açıkça men eder. Roma Statüsü, sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi hem uluslararası hem de uluslararası nitelikteki çatışmalarda savaş suçu olarak düzenler (RS m.8(2)(b)(xxv); m.8(2)(e)(xix)). Ayrıca ayrım ve orantılılık ilkeleri, kolektif cezalandırma yasağı (CG IV m.33) ve insani yardıma hızlı, güvenli ve engelsiz erişimi kolaylaştırma yükümlülüğü (AP I m.70; AP II m.18(2); BMGK 2417) ile kuşatma/abluka altında dahi insani istisna tanıma zorunluluğu, Gazze’deki uygulamaların hukuka aykırılığını birlikte teyit eder[4]. ICRC Teamül Hukuku da sivillerin aç bırakılmasını yasaklar (Kural 53) [5].
Askeri gereklilik ve ‘çifte kullanım’ savunmaları yalnızca istisnai ve dar yorumlanan koşullarda, sıkı bir zorunluluk ve orantılılık testinden geçirilerek dikkate alınabilir. UİH’nin mantığı açıktır: güvenlik riskleri, bağımsız gözetim, hedefli tarama, üçüncü taraf denetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi en az kısıtlayıcı araçlarla yönetilir; sivillerin gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimini sistematik biçimde engelleyen genel ve süresiz kısıtlamalar meşru sayılamaz. Çifte kullanım iddiası dahi, sivil kullanımın baskın ve temel insani işlevler için zorunlu olduğu kalemlerde kapsamlı (blanket) kısıtlamaları haklı kılamaz; önlemler coğrafi ve zamansal olarak daraltılmalı, bireyselleştirilmeli ve kanıta dayalı olmalıdır. Gerekçenin sürekliliği periyodik gözden geçirme ve bağımsız denetim raporlarıyla doğrulanmalıdır. Yük ispatı, kısıtlamayı getiren taraftadır; somut ve doğrulanabilir delil olmaksızın insani erişimin “ihtiyati” gerekçelerle bloke edilmesi, ayırım, orantılılık ve en az kısıtlayıcı tedbir ilkeleriyle bağdaşmaz ve fiilen yasaklanmış kolektif cezalandırma etkisi doğurur.
Açlığın Silahlaştırılması: Eylem, Niyet ve Öngörülebilirlik
‘Silahlaştırma’ nitelendirmesi yalnızca açık talimat aramaz, öngörülebilir sonuçların bilinmesine rağmen politikanın sürdürülmesi de kasıt göstergesi olabilir. Gıda, su ve yakıt akışının aylar boyu kısıtlanmasının kıtlık, aşırı ölüm ve zorunlu göçe yol açacağı öngörülebilir bir sonuçtur. Geçişlerde kronik geciktirme/bloke, yakıtın kritik eşiğin altına indirilmesi, tıbbi ve beslenme zincirlerinin kesilmesi; tekil güvenlik tedbirleri değil, siviller üzerinde sistematik etki yaratan bir politika bütünlüğü olarak görünmektedir[6].
Abluka ve Kuşatma Hukuku: İnsani İstisnalar ve Orantılılık
Deniz veya kara ablukası belirli şartlarda tanınsa da sivilleri aç bırakacak yahut hayatta kalma için zorunlu nesnelere erişimi fiilen imkânsızlaştıracak şekilde uygulanamaz. San Remo Rehberi, insani yardımın geçişine makul kolaylık tanınmasını, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfî geciktirilmemesini ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulmasını öngörür. Sivil etkiler bakımından aşırı ve açıkça orantısız sonuç doğuran bir abluka, UİH bakımından hukuka aykırıdır. Bu çerçevede, Gazze’de yakıt ve gıda girişindeki kronik daralma ile fiilî engellemeler, anılan standartlarla bağdaşmayan bir uygulama görünümü arz etmektedir[7].
Yargısal ve Sorumluluk Boyutu: Asgari Standartlar ve Uygulama
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) geçici tedbir kararları, insani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik acil ve pozitif yükümlülükleri vurgulamıştır[8]. Bu çerçevede devlet sorumluluğu bakımından ihlale derhal son verme, tekrarını önleme (non-repetition garantileri), kanıtların korunması, yetkili uluslararası mekanizmalarla iş birliği ve gerektiğinde onarım (restitüsyon, tazminat, tatmin) yükümlülükleri doğar. Uygulamada bu, sınır geçişlerinde kapasite artışı, yakıt ve tıbbi malzeme sevkiyatının öngörülebilir ve şeffaf bir takvime bağlanması, bağımsız üçüncü taraf gözetimi ve dağıtımın uçtan uca izlenmesi gibi somut adımların süratle hayata geçirilmesini gerektirir. Bu yükümlülüklerin icrası, doğrulanabilir performans göstergeleriyle somutlaştırılmalıdır: günlük konvoy/araç adedi, dağıtılabilir yakıt hacmi (litre) ve hastanelere tahsisli tedarik zaman dilimleri gibi metriklerin yanı sıra, bağımsız üçüncü taraf doğrulama raporlarının düzenli ve kamuya açık biçimde yayımlanması esastır[9].
Bireysel ceza sorumluluğu yönünden, sivilleri aç bırakma ve insani yardımı kasten engelleme suçları Roma Statüsü kapsamında savaş suçu olarak tipikleştirilmiştir; emir veren, planlayan, yardım ve yataklık eden veya gözetim yükümlülüğünü ihlal eden üstler (emir‑komuta/üst sorumluluğu) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) sürecinin konusu olabilir. UCM Savcısı’nın 20 Mayıs 2024 tarihli başvurusu, ‘açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması’ ve ‘insani yardımın engellenmesi’ dahil ilgili savaş suçları bakımından çatışma bağlantısı, ‘hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelere’ yönelik kasıtlı müdahaleler ve öngörülebilir sivil sonuçlara ilişkin delil standardını özellikle vurgulamıştır[10]. Buna paralel olarak bazı devletlerde evrensel yargı mekanizmaları devreye girebilir; bu da delil muhafazası, tanık koruma ve karşılıklı adli yardımın güçlendirilmesini gerekli kılar. Kısacası, yargısal zeminde asgari standart; insani erişimin derhal ve ölçülebilir biçimde iyileştirilmesi, ihlallerin durdurulması ve tekrarın önlenmesi için doğrulanabilir tedbirlerin uygulanması; bireysel düzlemde ise yetki, ‘modus operandi’ ve niyetin somut delillerle ortaya konduğu etkili soruşturma‑kovuşturma süreçleridir.
Acil Çağrı: Derhal Denetimli İnsani Yardım Koridoru
Gazze’de açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılması; sivilleri ölüme ve zorunlu göçe iten, kolektif cezalandırma ve aç bırakma yasağını ihlal eden bir politika örüntüsüdür. Uluslararası hukuk, askeri gereklilik retoriği altında sivillerin yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasını meşru kılmaz. Bu nedenle derhal, bağımsız izlemeye açık, üçüncü taraf denetimli, hızlı ve yeterli hacimde yakıt-gıda-tıbbi malzeme akışını güvence altına alacak bir insani yardım koridoru açılmalı; izin ve tarama süreçleri yardımı fiilen etkisizleştirmeden güvenliği sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar yalnızca ahlaki değil, bağlayıcı hukuki yükümlülüklerin icabıdır[11]. Koridorun etkinliği ölçülebilir göstergelere bağlanmalı (günlük kamyon sayısı, yakıt litre kotası, hastanelere kesintisiz tedarik pencereleri gibi) ve uygulama, BM/ICRC gözetimi altında gerçek zamanlı şeffaflık mekanizmalarıyla doğrulanmalıdır. Bu tedbirler, UİH’nin emrettiği pozitif yükümlülüklerin icrası olup, gecikme devlet ve bireysel sorumluluğu ağırlaştırır.
SONUÇ
Bu çalışma, Gazze’de yaşamsal ihtiyaçlara erişimi yaygın ve süregelen biçimde kısıtlayan uygulamaların, uluslararası insancıl hukukun sivilleri aç bırakma yasağına ilişkin açık hükümleri ve teamül kurallarıyla çatıştığına kuvvetle işaret etmektedir. Ek Protokoller, Roma Statüsü ve ICRC teamül derlemeleri ile BMGK 2417 çerçevesi birlikte değerlendirildiğinde, gıda, su, yakıt ve tıbbi malzemeye erişimin toplu ve öngörülebilir biçimde engellenmesinin hukuki açıdan ciddi sakıncalar doğurduğu görülmektedir.
Askerî gereklilik ve çifte kullanım savunuları, dar yorumlanan istisnalar olup, ayrım–orantılılık–en az kısıtlayıcı tedbir testleri karşısında, sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerde genel ve süresiz kısıtlamaları haklı çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Uygulamanın ürettiği öngörülebilir sivil etkiler dikkate alındığında, hukuki risk profilinin yüksek olduğu ve politika mimarisinin insani istisna, hedeflilik ve denetlenebilirlik ilkeleriyle yeniden ayarlanmasına ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, pratikte etkili olabileceği düşünülen bir yaklaşım; bağımsız gözetim ve üçüncü taraf denetimine açık insani erişim düzeneklerinin güçlendirilmesi, geçiş kapasiteleri ve tedarik zincirlerinin şeffaf ve öngörülebilir takvimlerle işletilmesi ve icranın ölçülebilir göstergeler üzerinden raporlanmasıdır. Günlük konvoy/araç sayısı, yakıt hacmi, hastanelere ayrılmış tedarik pencereleri ve dağıtım kapsama oranı gibi metriklerin düzenli, kamuya açık izlenmesi; politika ile sahadaki insani sonuçlar arasındaki uyumu artırabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici tedbirlerine uyuma ilişkin raporlama ve bağımsız doğrulama mekanizmaları da hem hukuki yükümlülüklerin içselleştirilmesine hem de sahadaki insani durumun iyileştirilmesine katkı sağlayabilir.
Hesap verebilirlik boyutunda ise, yetkili merciler nezdinde etkili ve tarafsız soruşturma süreçlerinin işletilmesi, delil zincirinin korunması ve uluslararası adli yardımla eşgüdüm, ihlallerin önlenmesi ve tekrarının engellenmesi yönünde caydırıcı bir çerçeve sunabilir. Bu çerçeveye uygun, doğrulanabilir ve ölçülebilir uygulama mekanizmaları, sivil nüfus üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya ve hukuki sorumluluk riskini yönetmeye katkı sağlayabilir.
Referans verilen normatif çerçeve:
Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri:
Cenevre Sözleşmesi IV (1949):
Madde 33: Kolektif cezalandırma yasağı. Sivillerin toplu olarak cezalandırılması yasaklanmıştır.
Belge referansı: CG IV m.33 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33).
Ek Protokol I (1977):
Madde 54: Sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin (gıda, su, tarımsal alanlar, tıbbi malzeme vb.) hedef alınması veya yok edilmesi yasağı.
Belge referansı: AP I m.54 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54).
Madde 70: İnsani yardımın hızlı, güvenli ve engelsiz erişimini sağlama yükümlülüğü.
Belge referansı: AP I m.70.
Ek Protokol II (1977):
Madde 14: Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez nesnelerin hedef alınması yasağı.
Belge referansı: AP II m.14 (ICRC metin: https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14).
Madde 18(2): İnsani yardımın engelsiz sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: AP II m.18(2).
Roma Statüsü (Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, 1998):
Madde 8(2)(b)(xxv): Uluslararası silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(b)(xxv) (ICC: https://www.icc-cpi.int/resource-library/).
Madde 8(2)(e)(xix): Uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımı kasten engellemeyi savaş suçu olarak tanımlama.
Belge referansı: RS m.8(2)(e)(xix).
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları:
BMGK Karar 2417 (2018): Açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması ve insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yükümlülüğü.
Belge referansı: BMGK 2417 (https://digitallibrary.un.org/record/1627380; https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm).
ICRC Teamül Uluslararası İnsancıl Hukuk Kuralları:
Kural 53: Sivillerin aç bırakılmasının bir savaş yöntemi olarak kullanılması yasağı.
Belge referansı: ICRC Teamül İHL Çalışması.
İlgili diğer kurallar: İnsani yardımın engellenmesi ve hayatta kalma için vazgeçilmez nesnelerin korunmasıyla ilgili teamül kuralları.
San Remo Rehberi (Denizdeki Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuk Rehberi, 1994):
İnsani yardımın geçişine makul kolaylık sağlanması, tıbbi ve gıda sevkiyatlarının keyfi olarak geciktirilmemesi ve sivil etkilerin orantılılık denetimine tabi tutulması.
Belge referansı: San Remo Manual.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Kararları:
26 Ocak 2024 Tarihli Geçici Tedbir Kararı (Güney Afrika v. İsrail): İnsani yardıma etkin, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması ile su, elektrik, sağlık ve yakıt gibi temel hizmetlerin kesintisiz teminine yönelik yükümlülükler.
Belge referansı: ICJ, Order of 26 January 2024.
Son Notlar
[1] Bir insani yardım malzemesi niteliğinde olan eşya veya altyapı hem sivillerin gündelik yaşamı için zorunlu olabilir, hem de askerî amaçlarla kullanılabilme ihtimali taşıyabilir. İşte bu ikili niteliğe çifte kullanım denir. Bkz. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Teamül İnsani Hukuk, Kural 54: Sivil Nüfusun Hayatta Kalması İçin Vazgeçilmez Nesnelere Karşı Saldırılar, https://ihl-databases.icrc.org/customary-ihl/eng/docs/v1_rul_rule54
[2] UN OCHA, oPt/Gazze güncellemeleri ve durum raporları (yardım akışındaki kısıtlar, yakıt-su-tıbbi malzeme eksikleri): https://www.ochaopt.org/
[3] IPC, Gazze için gıda güvenliği analizleri (2023–2024): https://www.ipcinfo.org/
[4] Normatif çerçeve: - AP I m.54 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/api-1977/article-54 - AP II m.14 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/apii-1977/article-14 - Roma Statüsü m.8(2)(b)(xxv), m.8(2)(e)(xix) (ICC): https://www.icc-cpi.int/resource-library/ - CG IV m.33 (ICRC metin): https://ihl-databases.icrc.org/en/ihl-treaties/gciv-1949/article-33 - BM GK 2417 (2018) (resmi metin): https://digitallibrary.un.org/record/1627380
[5] ICRC Teamül İHL Çalışması – Kural 53 (Sivillerin aç bırakılması yasağı) ve ilgili kurallar: https://ihl-databases.icrc.org/en/customary-ihl/v1/rule53
[6] İnsan hakları kuruluşları raporları (sistematik engelleme ve öngörülebilir etki): - HRW: “Israel: Starvation Used as a Weapon of War in Gaza” (18 Dec 2023): https://www.hrw.org/news/2023/12/18/israel-starvation-used-weapon-war-gaza - Amnesty International, ilgili güncellemeler: https://www.amnesty.org.tr/icerik/gazze-kanitlar-israilin-filistinlilere-soykirim-uygulamak-icin-acligi-kullanmaya-devam-ettigini-gosteriyor
[7] San Remo Manual on International Law Applicable to Armed Conflicts at Sea (insani istisnalar, orantılılık): https://www.icrc.org/en/resources/documents/misc/57jnhy
[8] ICJ, Order of 26 January 2024 (South Africa v. Israel) – Provisional Measures: https://www.icj-cij.org/node/203447
[9] BM Güvenlik Konseyi, Karar 2417 (2018) – Açlığın savaş yöntemi olarak kullanılmasının kınanması: https://press.un.org/en/2018/sc13354.doc.htm
[10] UCM Savcısı Karim A. A. Khan KC, 20 Mayıs 2024 – Yakalama kararı başvuruları açıklaması: https://www.icc-cpi.int/news/statement-icc-prosecutor-karim-aa-khan-kc-applications-arrest-warrants-situation-state
[11] ICC Savcılığı – Filistin durumu bağlamında yakalama başvuruları (20 Mayıs 2024): https://www.icc-cpi.int/news/office-prosecutor-files-applications-arrest-warrants-situation-state-palestine
Bu Sayfada:
title
title
title
İlginizi çekebilir
İlginizi çekebilir
İlginizi çekebilir
