


Analiz
Amerikan siyasi yapısı iç ve dış etkilere oldukça açık bir yapı arz etmektedir. Bu bağlamda ülke içinden ve dışından etnik veya iş dünyasının oluşturduğu lobi aygıtları özellikle yasama organı olan Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan Amerikan Kongresini etkilemeye çalışır. Bu çabalar da Amerikan yasalarına göre kanunidir.
Bu yazıda İsrail lobisinin Amerika’nın Orta Doğu dış politikasına etkileri tartışılacaktır ancak hemen başta ifade etmek gerekir ki lobi türdeş bir görünümde değil ve lobinin içinde Yahudi dernekleri olduğu gibi Evanjelik Hristiyanlar da mevcuttur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Uluslararası İlişkiler bilim dalının iki önemli akademisyeni Harvard Üniversitesinden Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer’ın iddiasına göre, İsrail lobisi özellikle 1967 Altı Gün Savaşı’ndan sonra, Amerikan dış politikasını İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeye yöneltti ve bunu yaparken Amerikan ulusal çıkarlarını ihmal etti. [1] İsrail yanlısı dış politikaya örnek olarak, ABD 1982-2006 arası İsrail’i eleştiren 32 BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Haziran 2025 itibarıyla ise ABD, Gazze’de ateşkes talep eden 5 tasarıyı vetosuyla engelledi. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin veto hakkı bulunuyor ve diğer daimi üyeler ateşkes kararını onaylarken, ABD, yukarıda ifade edildiği gibi veto yetkisini kullandı. Dolayısıyla Amerika’nın Orta Doğu politikasında büyük ölçüde İsrail yanlısı bir dış politika yürüttüğü söylenebilir. Bu bağlamda İsrail lobisinin önemli bir etkisi mevcuttur.
İsrail lobisinin en önemli kuruluşu olan AIPAC (The American Israel Public Affairs Committee) ABD’deki iki önemli parti olan Demokrat Parti’den ve Cumhuriyetçi Parti’den de adayları desteklemektedir.
2024 seçimlerinde AIPAC 53 milyon dolar harcadığını ve destekledikleri adayların yüzde 98’inin seçimleri kazandığını ifade ederek[2] siyaseten güçlü olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ancak öbür taraftan 4 Kasım 2025 tarihinde yapılacak belediye başkanlığı seçimleri için AIPAC’ın desteklediği eski New York Valisi Andrew Cuomo, Demokrat Parti ön seçimlerinde Müslüman kökenli Zohran Mamdani’ye karşı kaybetti. Mamdani bir açıklamasında İsrail Başbakanının New York’a gelmesi durumunda tutuklanması gerektiğini söylemişti. Daha seçimlere kadar zaman olsa da bu gelişme bile AIPAC’ın her zaman kazanamadığını gösteriyor. Öte yandan Müslüman kökenli Minnesota milletvekili Ilhan Omar ve Filistin asıllı Müslüman Michigan milletvekili Rashida Tlaib’e karşı adayları 2020 ve 2022 yıllarında desteklemiş olsa da lobi bunlara karşı kazanamayacaklarını anladığı için 2024 yılında bu Kongre üyelerine karşı fazla bir faaliyet göstermedi. Demokrat Parti’nin sol kanadı olarak tanınan ‘Bölük’ (Squad) üyeleri olan Omar, Tlaib ve diğer siyahi-Hispanik kökenli milletvekilleri özellikle Filistin konusuna duydukları sempati ile biliniyorlar. Bu gayriresmi grubun iki üyesi ise İsrail lobisinin çabalarıyla ön seçimi geçemedi. Böylelikle, İsrail lobisinin başarı hanesine Bölük mensupları New York Kongre üyesi Jamaal Bowman ve Missouri Kongre üyesi Cori Bush’un, AIPAC’ın çabalarıyla Demokrat Parti’nin 2024 ön seçimlerini kaybetmeleri yazılabilir.
Öbür taraftan, İsrail’in en büyük destekçileri arasında Evanjelik Protestanlar da yer almaktadır. Amerika’daki nüfusun yüzde 13’ü bu gruplara mensuptur ve yüzde 82’si İsrail topraklarının Tanrı tarafından Yahudilere verildiğine inanmaktalar. Bu da ultraortodoks Yahudilerin inançları ile aynı orana tekabül eder. Bunlara karşı genel nüfusun ancak yüzde 44’ü buna inanmaktadır. Öbür taraftan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını yüzde 64 oranda destekleyen Evanjelik Protestanlara karşı, ana akım Protestanlar ve Katolikler sadece yüzde 30 civarında bu fikri savunmaktadır. Dolayısıyla genel olarak Amerikan toplumunun yüzde 30’unda kabul gören yukarıdaki düşünceler, Evanjeliklerde çok daha yüksektir ve bu durum, grubu İsrail’in en büyük destekçisi haline getirmektedir.[3] Bu bağlamda Amerikan Başkanı Donald Trump yaptığı atamalarda özellikle Savunma Bakanı Pete Hegseth ve İsrail’e atadığı Büyükelçi Mike Huckabee Evanjelik görüşlere sahiptir. Ayrıca Dışişleri Bakanı Marco Rubio Katolik olmasına rağmen İsrail’e tam destek verdiği de eklenmelidir.
Bunların dışında Arap veya Petrol lobisinin varlığından da kısaca bahsetmek gerekir. Örneğin, 1980’lerde Suudi Arabistan’a satılan AWACS uçakları İsrail lobisinin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşti.[4] Daha sonra, George W. Bush iktidarı (2001-2009) dönemindeki Başkan yardımcısı Dick Cheney özellikle petrol şirketleri için çalışmış bir siyasetçi idi. Dolayısıyla Amerikan siyasetinde tek bir lobiden bahsetmek mümkün olmadığı gibi çeşitli lobilerin farklı konularda değişik oranlarda etkilerinin mevcudiyetinden söz edilebilir.
Sonuç olarak, ABD, Suudi Arabistan ve petrol üreten Arap ülkeleri ile yakın bir ilişki içinde olsa da İsrail ile olan ilişkiyi, teolojik ve stratejik sebepler ile savunan lobiler mevcuttur. Amerikan Yahudi toplumu 6 milyon kişiden oluşmakta ve bu topluma mensup birçok kişi iki ülkenin ilişkisini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Ancak ağırlıklı olarak kendilerini Demokrat Parti ile özdeşleştiren Amerikan Yahudilerinin önemli bir kısmı, gittikçe sağa kayan İsrail politikasına eleştirel bakmakta ve Yahudiliğin Reform ve Muhafazakâr kanadına mensup olmaları sebebiyle İsrail’deki din anlayışını katı olarak algılamaktadır.[5] Önemli Yahudi derneklerinden J Street ise İsrail’in özellikle Gazze politikalarına karşı olduklarını ifade ediyor. Bütün bunlar dikkate alındığında Yahudi toplumunun türdeş olmadığını görüyoruz ancak AIPAC gibi son derece güçlü bir derneğin İsrail lobisinin dikkat çekici aracı olduğunu ifade edebiliriz. Öbür taraftan Evanjelik Hristiyanların İsrail’e destek konusunda daha türdeş oldukları ve sorgusuz bir şekilde İsrail’i savunduklarını ifade edebiliriz. Bu güçlü toplumsal tabana rağmen Filistin’e sempati artmakta ve Amerikan tarihinde hiç olmadığı oranda (%53) İsrail’e karşı olumsuz düşünceler[6] ifade edilmektedir. Amerikan sokaklarında ve üniversitelerde Filistin sempatisinin arttığı düşünülürse Filistin meselesinin artık aynı zamanda bir iç siyaset konusu olduğu da söylenebilir ve İsrail-Filistin mücadelesinin siyasi boyutunun oralara da uzandığına dikkat çekmek gerekir.
Son Notlar
[1] Walt, Stephen ve John J. Mearsheimer. "The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy." KSG Faculty Research Working Paper Series RWP06-011, Mart 2006. https://www.hks.harvard.edu/publications/israel-lobby-and-us-foreign-policy
[2] https://www.aipac.org
[3] https://globalaffairs.org/commentary-and-analysis/blogs/american-evangelicals-unique-support-israel
[4] Uzer, Umut, “The Impact of the Jewish Lobby on American Foreign Policy in the Middle East. Perceptions, 6,4, 2001.
[5] https://www.pewresearch.org/religion/2021/05/11/jewish-americans-in-2020/#:~:text=The%202020%20survey%20finds%20that,Reform%20and%2017%25%20as%20Conservative.
[6] https://www.pewresearch.org/short-reads/2025/04/08/how-americans-view-israel-and-the-israel-hamas-war-at-the-start-of-trumps-second-term/
Analiz
Amerikan siyasi yapısı iç ve dış etkilere oldukça açık bir yapı arz etmektedir. Bu bağlamda ülke içinden ve dışından etnik veya iş dünyasının oluşturduğu lobi aygıtları özellikle yasama organı olan Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan Amerikan Kongresini etkilemeye çalışır. Bu çabalar da Amerikan yasalarına göre kanunidir.
Bu yazıda İsrail lobisinin Amerika’nın Orta Doğu dış politikasına etkileri tartışılacaktır ancak hemen başta ifade etmek gerekir ki lobi türdeş bir görünümde değil ve lobinin içinde Yahudi dernekleri olduğu gibi Evanjelik Hristiyanlar da mevcuttur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Uluslararası İlişkiler bilim dalının iki önemli akademisyeni Harvard Üniversitesinden Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer’ın iddiasına göre, İsrail lobisi özellikle 1967 Altı Gün Savaşı’ndan sonra, Amerikan dış politikasını İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeye yöneltti ve bunu yaparken Amerikan ulusal çıkarlarını ihmal etti. [1] İsrail yanlısı dış politikaya örnek olarak, ABD 1982-2006 arası İsrail’i eleştiren 32 BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Haziran 2025 itibarıyla ise ABD, Gazze’de ateşkes talep eden 5 tasarıyı vetosuyla engelledi. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin veto hakkı bulunuyor ve diğer daimi üyeler ateşkes kararını onaylarken, ABD, yukarıda ifade edildiği gibi veto yetkisini kullandı. Dolayısıyla Amerika’nın Orta Doğu politikasında büyük ölçüde İsrail yanlısı bir dış politika yürüttüğü söylenebilir. Bu bağlamda İsrail lobisinin önemli bir etkisi mevcuttur.
İsrail lobisinin en önemli kuruluşu olan AIPAC (The American Israel Public Affairs Committee) ABD’deki iki önemli parti olan Demokrat Parti’den ve Cumhuriyetçi Parti’den de adayları desteklemektedir.
2024 seçimlerinde AIPAC 53 milyon dolar harcadığını ve destekledikleri adayların yüzde 98’inin seçimleri kazandığını ifade ederek[2] siyaseten güçlü olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ancak öbür taraftan 4 Kasım 2025 tarihinde yapılacak belediye başkanlığı seçimleri için AIPAC’ın desteklediği eski New York Valisi Andrew Cuomo, Demokrat Parti ön seçimlerinde Müslüman kökenli Zohran Mamdani’ye karşı kaybetti. Mamdani bir açıklamasında İsrail Başbakanının New York’a gelmesi durumunda tutuklanması gerektiğini söylemişti. Daha seçimlere kadar zaman olsa da bu gelişme bile AIPAC’ın her zaman kazanamadığını gösteriyor. Öte yandan Müslüman kökenli Minnesota milletvekili Ilhan Omar ve Filistin asıllı Müslüman Michigan milletvekili Rashida Tlaib’e karşı adayları 2020 ve 2022 yıllarında desteklemiş olsa da lobi bunlara karşı kazanamayacaklarını anladığı için 2024 yılında bu Kongre üyelerine karşı fazla bir faaliyet göstermedi. Demokrat Parti’nin sol kanadı olarak tanınan ‘Bölük’ (Squad) üyeleri olan Omar, Tlaib ve diğer siyahi-Hispanik kökenli milletvekilleri özellikle Filistin konusuna duydukları sempati ile biliniyorlar. Bu gayriresmi grubun iki üyesi ise İsrail lobisinin çabalarıyla ön seçimi geçemedi. Böylelikle, İsrail lobisinin başarı hanesine Bölük mensupları New York Kongre üyesi Jamaal Bowman ve Missouri Kongre üyesi Cori Bush’un, AIPAC’ın çabalarıyla Demokrat Parti’nin 2024 ön seçimlerini kaybetmeleri yazılabilir.
Öbür taraftan, İsrail’in en büyük destekçileri arasında Evanjelik Protestanlar da yer almaktadır. Amerika’daki nüfusun yüzde 13’ü bu gruplara mensuptur ve yüzde 82’si İsrail topraklarının Tanrı tarafından Yahudilere verildiğine inanmaktalar. Bu da ultraortodoks Yahudilerin inançları ile aynı orana tekabül eder. Bunlara karşı genel nüfusun ancak yüzde 44’ü buna inanmaktadır. Öbür taraftan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını yüzde 64 oranda destekleyen Evanjelik Protestanlara karşı, ana akım Protestanlar ve Katolikler sadece yüzde 30 civarında bu fikri savunmaktadır. Dolayısıyla genel olarak Amerikan toplumunun yüzde 30’unda kabul gören yukarıdaki düşünceler, Evanjeliklerde çok daha yüksektir ve bu durum, grubu İsrail’in en büyük destekçisi haline getirmektedir.[3] Bu bağlamda Amerikan Başkanı Donald Trump yaptığı atamalarda özellikle Savunma Bakanı Pete Hegseth ve İsrail’e atadığı Büyükelçi Mike Huckabee Evanjelik görüşlere sahiptir. Ayrıca Dışişleri Bakanı Marco Rubio Katolik olmasına rağmen İsrail’e tam destek verdiği de eklenmelidir.
Bunların dışında Arap veya Petrol lobisinin varlığından da kısaca bahsetmek gerekir. Örneğin, 1980’lerde Suudi Arabistan’a satılan AWACS uçakları İsrail lobisinin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşti.[4] Daha sonra, George W. Bush iktidarı (2001-2009) dönemindeki Başkan yardımcısı Dick Cheney özellikle petrol şirketleri için çalışmış bir siyasetçi idi. Dolayısıyla Amerikan siyasetinde tek bir lobiden bahsetmek mümkün olmadığı gibi çeşitli lobilerin farklı konularda değişik oranlarda etkilerinin mevcudiyetinden söz edilebilir.
Sonuç olarak, ABD, Suudi Arabistan ve petrol üreten Arap ülkeleri ile yakın bir ilişki içinde olsa da İsrail ile olan ilişkiyi, teolojik ve stratejik sebepler ile savunan lobiler mevcuttur. Amerikan Yahudi toplumu 6 milyon kişiden oluşmakta ve bu topluma mensup birçok kişi iki ülkenin ilişkisini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Ancak ağırlıklı olarak kendilerini Demokrat Parti ile özdeşleştiren Amerikan Yahudilerinin önemli bir kısmı, gittikçe sağa kayan İsrail politikasına eleştirel bakmakta ve Yahudiliğin Reform ve Muhafazakâr kanadına mensup olmaları sebebiyle İsrail’deki din anlayışını katı olarak algılamaktadır.[5] Önemli Yahudi derneklerinden J Street ise İsrail’in özellikle Gazze politikalarına karşı olduklarını ifade ediyor. Bütün bunlar dikkate alındığında Yahudi toplumunun türdeş olmadığını görüyoruz ancak AIPAC gibi son derece güçlü bir derneğin İsrail lobisinin dikkat çekici aracı olduğunu ifade edebiliriz. Öbür taraftan Evanjelik Hristiyanların İsrail’e destek konusunda daha türdeş oldukları ve sorgusuz bir şekilde İsrail’i savunduklarını ifade edebiliriz. Bu güçlü toplumsal tabana rağmen Filistin’e sempati artmakta ve Amerikan tarihinde hiç olmadığı oranda (%53) İsrail’e karşı olumsuz düşünceler[6] ifade edilmektedir. Amerikan sokaklarında ve üniversitelerde Filistin sempatisinin arttığı düşünülürse Filistin meselesinin artık aynı zamanda bir iç siyaset konusu olduğu da söylenebilir ve İsrail-Filistin mücadelesinin siyasi boyutunun oralara da uzandığına dikkat çekmek gerekir.
Son Notlar
[1] Walt, Stephen ve John J. Mearsheimer. "The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy." KSG Faculty Research Working Paper Series RWP06-011, Mart 2006. https://www.hks.harvard.edu/publications/israel-lobby-and-us-foreign-policy
[2] https://www.aipac.org
[3] https://globalaffairs.org/commentary-and-analysis/blogs/american-evangelicals-unique-support-israel
[4] Uzer, Umut, “The Impact of the Jewish Lobby on American Foreign Policy in the Middle East. Perceptions, 6,4, 2001.
[5] https://www.pewresearch.org/religion/2021/05/11/jewish-americans-in-2020/#:~:text=The%202020%20survey%20finds%20that,Reform%20and%2017%25%20as%20Conservative.
[6] https://www.pewresearch.org/short-reads/2025/04/08/how-americans-view-israel-and-the-israel-hamas-war-at-the-start-of-trumps-second-term/
Analiz
Amerikan siyasi yapısı iç ve dış etkilere oldukça açık bir yapı arz etmektedir. Bu bağlamda ülke içinden ve dışından etnik veya iş dünyasının oluşturduğu lobi aygıtları özellikle yasama organı olan Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan Amerikan Kongresini etkilemeye çalışır. Bu çabalar da Amerikan yasalarına göre kanunidir.
Bu yazıda İsrail lobisinin Amerika’nın Orta Doğu dış politikasına etkileri tartışılacaktır ancak hemen başta ifade etmek gerekir ki lobi türdeş bir görünümde değil ve lobinin içinde Yahudi dernekleri olduğu gibi Evanjelik Hristiyanlar da mevcuttur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Uluslararası İlişkiler bilim dalının iki önemli akademisyeni Harvard Üniversitesinden Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer’ın iddiasına göre, İsrail lobisi özellikle 1967 Altı Gün Savaşı’ndan sonra, Amerikan dış politikasını İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeye yöneltti ve bunu yaparken Amerikan ulusal çıkarlarını ihmal etti. [1] İsrail yanlısı dış politikaya örnek olarak, ABD 1982-2006 arası İsrail’i eleştiren 32 BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Haziran 2025 itibarıyla ise ABD, Gazze’de ateşkes talep eden 5 tasarıyı vetosuyla engelledi. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin veto hakkı bulunuyor ve diğer daimi üyeler ateşkes kararını onaylarken, ABD, yukarıda ifade edildiği gibi veto yetkisini kullandı. Dolayısıyla Amerika’nın Orta Doğu politikasında büyük ölçüde İsrail yanlısı bir dış politika yürüttüğü söylenebilir. Bu bağlamda İsrail lobisinin önemli bir etkisi mevcuttur.
İsrail lobisinin en önemli kuruluşu olan AIPAC (The American Israel Public Affairs Committee) ABD’deki iki önemli parti olan Demokrat Parti’den ve Cumhuriyetçi Parti’den de adayları desteklemektedir.
2024 seçimlerinde AIPAC 53 milyon dolar harcadığını ve destekledikleri adayların yüzde 98’inin seçimleri kazandığını ifade ederek[2] siyaseten güçlü olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ancak öbür taraftan 4 Kasım 2025 tarihinde yapılacak belediye başkanlığı seçimleri için AIPAC’ın desteklediği eski New York Valisi Andrew Cuomo, Demokrat Parti ön seçimlerinde Müslüman kökenli Zohran Mamdani’ye karşı kaybetti. Mamdani bir açıklamasında İsrail Başbakanının New York’a gelmesi durumunda tutuklanması gerektiğini söylemişti. Daha seçimlere kadar zaman olsa da bu gelişme bile AIPAC’ın her zaman kazanamadığını gösteriyor. Öte yandan Müslüman kökenli Minnesota milletvekili Ilhan Omar ve Filistin asıllı Müslüman Michigan milletvekili Rashida Tlaib’e karşı adayları 2020 ve 2022 yıllarında desteklemiş olsa da lobi bunlara karşı kazanamayacaklarını anladığı için 2024 yılında bu Kongre üyelerine karşı fazla bir faaliyet göstermedi. Demokrat Parti’nin sol kanadı olarak tanınan ‘Bölük’ (Squad) üyeleri olan Omar, Tlaib ve diğer siyahi-Hispanik kökenli milletvekilleri özellikle Filistin konusuna duydukları sempati ile biliniyorlar. Bu gayriresmi grubun iki üyesi ise İsrail lobisinin çabalarıyla ön seçimi geçemedi. Böylelikle, İsrail lobisinin başarı hanesine Bölük mensupları New York Kongre üyesi Jamaal Bowman ve Missouri Kongre üyesi Cori Bush’un, AIPAC’ın çabalarıyla Demokrat Parti’nin 2024 ön seçimlerini kaybetmeleri yazılabilir.
Öbür taraftan, İsrail’in en büyük destekçileri arasında Evanjelik Protestanlar da yer almaktadır. Amerika’daki nüfusun yüzde 13’ü bu gruplara mensuptur ve yüzde 82’si İsrail topraklarının Tanrı tarafından Yahudilere verildiğine inanmaktalar. Bu da ultraortodoks Yahudilerin inançları ile aynı orana tekabül eder. Bunlara karşı genel nüfusun ancak yüzde 44’ü buna inanmaktadır. Öbür taraftan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını yüzde 64 oranda destekleyen Evanjelik Protestanlara karşı, ana akım Protestanlar ve Katolikler sadece yüzde 30 civarında bu fikri savunmaktadır. Dolayısıyla genel olarak Amerikan toplumunun yüzde 30’unda kabul gören yukarıdaki düşünceler, Evanjeliklerde çok daha yüksektir ve bu durum, grubu İsrail’in en büyük destekçisi haline getirmektedir.[3] Bu bağlamda Amerikan Başkanı Donald Trump yaptığı atamalarda özellikle Savunma Bakanı Pete Hegseth ve İsrail’e atadığı Büyükelçi Mike Huckabee Evanjelik görüşlere sahiptir. Ayrıca Dışişleri Bakanı Marco Rubio Katolik olmasına rağmen İsrail’e tam destek verdiği de eklenmelidir.
Bunların dışında Arap veya Petrol lobisinin varlığından da kısaca bahsetmek gerekir. Örneğin, 1980’lerde Suudi Arabistan’a satılan AWACS uçakları İsrail lobisinin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşti.[4] Daha sonra, George W. Bush iktidarı (2001-2009) dönemindeki Başkan yardımcısı Dick Cheney özellikle petrol şirketleri için çalışmış bir siyasetçi idi. Dolayısıyla Amerikan siyasetinde tek bir lobiden bahsetmek mümkün olmadığı gibi çeşitli lobilerin farklı konularda değişik oranlarda etkilerinin mevcudiyetinden söz edilebilir.
Sonuç olarak, ABD, Suudi Arabistan ve petrol üreten Arap ülkeleri ile yakın bir ilişki içinde olsa da İsrail ile olan ilişkiyi, teolojik ve stratejik sebepler ile savunan lobiler mevcuttur. Amerikan Yahudi toplumu 6 milyon kişiden oluşmakta ve bu topluma mensup birçok kişi iki ülkenin ilişkisini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Ancak ağırlıklı olarak kendilerini Demokrat Parti ile özdeşleştiren Amerikan Yahudilerinin önemli bir kısmı, gittikçe sağa kayan İsrail politikasına eleştirel bakmakta ve Yahudiliğin Reform ve Muhafazakâr kanadına mensup olmaları sebebiyle İsrail’deki din anlayışını katı olarak algılamaktadır.[5] Önemli Yahudi derneklerinden J Street ise İsrail’in özellikle Gazze politikalarına karşı olduklarını ifade ediyor. Bütün bunlar dikkate alındığında Yahudi toplumunun türdeş olmadığını görüyoruz ancak AIPAC gibi son derece güçlü bir derneğin İsrail lobisinin dikkat çekici aracı olduğunu ifade edebiliriz. Öbür taraftan Evanjelik Hristiyanların İsrail’e destek konusunda daha türdeş oldukları ve sorgusuz bir şekilde İsrail’i savunduklarını ifade edebiliriz. Bu güçlü toplumsal tabana rağmen Filistin’e sempati artmakta ve Amerikan tarihinde hiç olmadığı oranda (%53) İsrail’e karşı olumsuz düşünceler[6] ifade edilmektedir. Amerikan sokaklarında ve üniversitelerde Filistin sempatisinin arttığı düşünülürse Filistin meselesinin artık aynı zamanda bir iç siyaset konusu olduğu da söylenebilir ve İsrail-Filistin mücadelesinin siyasi boyutunun oralara da uzandığına dikkat çekmek gerekir.
Son Notlar
[1] Walt, Stephen ve John J. Mearsheimer. "The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy." KSG Faculty Research Working Paper Series RWP06-011, Mart 2006. https://www.hks.harvard.edu/publications/israel-lobby-and-us-foreign-policy
[2] https://www.aipac.org
[3] https://globalaffairs.org/commentary-and-analysis/blogs/american-evangelicals-unique-support-israel
[4] Uzer, Umut, “The Impact of the Jewish Lobby on American Foreign Policy in the Middle East. Perceptions, 6,4, 2001.
[5] https://www.pewresearch.org/religion/2021/05/11/jewish-americans-in-2020/#:~:text=The%202020%20survey%20finds%20that,Reform%20and%2017%25%20as%20Conservative.
[6] https://www.pewresearch.org/short-reads/2025/04/08/how-americans-view-israel-and-the-israel-hamas-war-at-the-start-of-trumps-second-term/
Analiz
Amerikan siyasi yapısı iç ve dış etkilere oldukça açık bir yapı arz etmektedir. Bu bağlamda ülke içinden ve dışından etnik veya iş dünyasının oluşturduğu lobi aygıtları özellikle yasama organı olan Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan Amerikan Kongresini etkilemeye çalışır. Bu çabalar da Amerikan yasalarına göre kanunidir.
Bu yazıda İsrail lobisinin Amerika’nın Orta Doğu dış politikasına etkileri tartışılacaktır ancak hemen başta ifade etmek gerekir ki lobi türdeş bir görünümde değil ve lobinin içinde Yahudi dernekleri olduğu gibi Evanjelik Hristiyanlar da mevcuttur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Uluslararası İlişkiler bilim dalının iki önemli akademisyeni Harvard Üniversitesinden Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer’ın iddiasına göre, İsrail lobisi özellikle 1967 Altı Gün Savaşı’ndan sonra, Amerikan dış politikasını İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeye yöneltti ve bunu yaparken Amerikan ulusal çıkarlarını ihmal etti. [1] İsrail yanlısı dış politikaya örnek olarak, ABD 1982-2006 arası İsrail’i eleştiren 32 BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Haziran 2025 itibarıyla ise ABD, Gazze’de ateşkes talep eden 5 tasarıyı vetosuyla engelledi. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin veto hakkı bulunuyor ve diğer daimi üyeler ateşkes kararını onaylarken, ABD, yukarıda ifade edildiği gibi veto yetkisini kullandı. Dolayısıyla Amerika’nın Orta Doğu politikasında büyük ölçüde İsrail yanlısı bir dış politika yürüttüğü söylenebilir. Bu bağlamda İsrail lobisinin önemli bir etkisi mevcuttur.
İsrail lobisinin en önemli kuruluşu olan AIPAC (The American Israel Public Affairs Committee) ABD’deki iki önemli parti olan Demokrat Parti’den ve Cumhuriyetçi Parti’den de adayları desteklemektedir.
2024 seçimlerinde AIPAC 53 milyon dolar harcadığını ve destekledikleri adayların yüzde 98’inin seçimleri kazandığını ifade ederek[2] siyaseten güçlü olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ancak öbür taraftan 4 Kasım 2025 tarihinde yapılacak belediye başkanlığı seçimleri için AIPAC’ın desteklediği eski New York Valisi Andrew Cuomo, Demokrat Parti ön seçimlerinde Müslüman kökenli Zohran Mamdani’ye karşı kaybetti. Mamdani bir açıklamasında İsrail Başbakanının New York’a gelmesi durumunda tutuklanması gerektiğini söylemişti. Daha seçimlere kadar zaman olsa da bu gelişme bile AIPAC’ın her zaman kazanamadığını gösteriyor. Öte yandan Müslüman kökenli Minnesota milletvekili Ilhan Omar ve Filistin asıllı Müslüman Michigan milletvekili Rashida Tlaib’e karşı adayları 2020 ve 2022 yıllarında desteklemiş olsa da lobi bunlara karşı kazanamayacaklarını anladığı için 2024 yılında bu Kongre üyelerine karşı fazla bir faaliyet göstermedi. Demokrat Parti’nin sol kanadı olarak tanınan ‘Bölük’ (Squad) üyeleri olan Omar, Tlaib ve diğer siyahi-Hispanik kökenli milletvekilleri özellikle Filistin konusuna duydukları sempati ile biliniyorlar. Bu gayriresmi grubun iki üyesi ise İsrail lobisinin çabalarıyla ön seçimi geçemedi. Böylelikle, İsrail lobisinin başarı hanesine Bölük mensupları New York Kongre üyesi Jamaal Bowman ve Missouri Kongre üyesi Cori Bush’un, AIPAC’ın çabalarıyla Demokrat Parti’nin 2024 ön seçimlerini kaybetmeleri yazılabilir.
Öbür taraftan, İsrail’in en büyük destekçileri arasında Evanjelik Protestanlar da yer almaktadır. Amerika’daki nüfusun yüzde 13’ü bu gruplara mensuptur ve yüzde 82’si İsrail topraklarının Tanrı tarafından Yahudilere verildiğine inanmaktalar. Bu da ultraortodoks Yahudilerin inançları ile aynı orana tekabül eder. Bunlara karşı genel nüfusun ancak yüzde 44’ü buna inanmaktadır. Öbür taraftan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını yüzde 64 oranda destekleyen Evanjelik Protestanlara karşı, ana akım Protestanlar ve Katolikler sadece yüzde 30 civarında bu fikri savunmaktadır. Dolayısıyla genel olarak Amerikan toplumunun yüzde 30’unda kabul gören yukarıdaki düşünceler, Evanjeliklerde çok daha yüksektir ve bu durum, grubu İsrail’in en büyük destekçisi haline getirmektedir.[3] Bu bağlamda Amerikan Başkanı Donald Trump yaptığı atamalarda özellikle Savunma Bakanı Pete Hegseth ve İsrail’e atadığı Büyükelçi Mike Huckabee Evanjelik görüşlere sahiptir. Ayrıca Dışişleri Bakanı Marco Rubio Katolik olmasına rağmen İsrail’e tam destek verdiği de eklenmelidir.
Bunların dışında Arap veya Petrol lobisinin varlığından da kısaca bahsetmek gerekir. Örneğin, 1980’lerde Suudi Arabistan’a satılan AWACS uçakları İsrail lobisinin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşti.[4] Daha sonra, George W. Bush iktidarı (2001-2009) dönemindeki Başkan yardımcısı Dick Cheney özellikle petrol şirketleri için çalışmış bir siyasetçi idi. Dolayısıyla Amerikan siyasetinde tek bir lobiden bahsetmek mümkün olmadığı gibi çeşitli lobilerin farklı konularda değişik oranlarda etkilerinin mevcudiyetinden söz edilebilir.
Sonuç olarak, ABD, Suudi Arabistan ve petrol üreten Arap ülkeleri ile yakın bir ilişki içinde olsa da İsrail ile olan ilişkiyi, teolojik ve stratejik sebepler ile savunan lobiler mevcuttur. Amerikan Yahudi toplumu 6 milyon kişiden oluşmakta ve bu topluma mensup birçok kişi iki ülkenin ilişkisini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Ancak ağırlıklı olarak kendilerini Demokrat Parti ile özdeşleştiren Amerikan Yahudilerinin önemli bir kısmı, gittikçe sağa kayan İsrail politikasına eleştirel bakmakta ve Yahudiliğin Reform ve Muhafazakâr kanadına mensup olmaları sebebiyle İsrail’deki din anlayışını katı olarak algılamaktadır.[5] Önemli Yahudi derneklerinden J Street ise İsrail’in özellikle Gazze politikalarına karşı olduklarını ifade ediyor. Bütün bunlar dikkate alındığında Yahudi toplumunun türdeş olmadığını görüyoruz ancak AIPAC gibi son derece güçlü bir derneğin İsrail lobisinin dikkat çekici aracı olduğunu ifade edebiliriz. Öbür taraftan Evanjelik Hristiyanların İsrail’e destek konusunda daha türdeş oldukları ve sorgusuz bir şekilde İsrail’i savunduklarını ifade edebiliriz. Bu güçlü toplumsal tabana rağmen Filistin’e sempati artmakta ve Amerikan tarihinde hiç olmadığı oranda (%53) İsrail’e karşı olumsuz düşünceler[6] ifade edilmektedir. Amerikan sokaklarında ve üniversitelerde Filistin sempatisinin arttığı düşünülürse Filistin meselesinin artık aynı zamanda bir iç siyaset konusu olduğu da söylenebilir ve İsrail-Filistin mücadelesinin siyasi boyutunun oralara da uzandığına dikkat çekmek gerekir.
Son Notlar
[1] Walt, Stephen ve John J. Mearsheimer. "The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy." KSG Faculty Research Working Paper Series RWP06-011, Mart 2006. https://www.hks.harvard.edu/publications/israel-lobby-and-us-foreign-policy
[2] https://www.aipac.org
[3] https://globalaffairs.org/commentary-and-analysis/blogs/american-evangelicals-unique-support-israel
[4] Uzer, Umut, “The Impact of the Jewish Lobby on American Foreign Policy in the Middle East. Perceptions, 6,4, 2001.
[5] https://www.pewresearch.org/religion/2021/05/11/jewish-americans-in-2020/#:~:text=The%202020%20survey%20finds%20that,Reform%20and%2017%25%20as%20Conservative.
[6] https://www.pewresearch.org/short-reads/2025/04/08/how-americans-view-israel-and-the-israel-hamas-war-at-the-start-of-trumps-second-term/
Bu Sayfada:
title
title
title
İlginizi çekebilir
İlginizi çekebilir
İlginizi çekebilir
